HPG

Kurdistan Halk Savunma Güçleri

Blackjack Australia: Rules, Strategy & Casinos NZ Sports Betting vs Casinos: Which Wins More? Free Trial Dating – 7 Days Premium Access

Kendimizi değil, sizi temsil etmeye ilişkin verdiğimiz söze, karara daha da amansız bağlıyız. Aynı zamanda her birisi bir abide olan ve bu büyük yoldaşımızın şahsında bir emir telaki edilmesi gereken gerçeğine bağlıyız. Bunun dışında ne bir başarı imkânımız vardır ne de bir tercihimiz olabilir.

ARGK nezdinde en değerli bir biçimde rol oynayan Mahsum Korkmaz yoldaşın şahadetinin 13. yılında her bakımdan bir değerlendirmeyi geliştirmek önem taşımaktadır. Bu yoldaş, şahsında PKK’nin askeri siyasetini en tutarlı temsil eden bir yoldaştı. 15 Ağustos Hamlesi’ni başlatmak kadar, bunun pratik gerçekleştirme uygulamalarından da kendini sorumlu gördü. Gerek teorik çözümü ve gerekse pratik çabaları nedeniyle önde gelen bir temsilcisi olduğu tartışmasızdır.

PKK’nin en büyük silahı ideolojik gerçeği, doğru yoldaşlık anlayışıdır. Yani bir yerde Agit kişiliğidir, kadında Zilan kişiliğidir. Bu iki kişilik ARGK’ye hâkim olursa gerçekten hiçbir sorunumuz kalır mı? Gerçekten mütevazi olsak başarılı bir yürüyüşten kimse bizi alıkoyabilir mi? Asla! Bu çok somuttur. Peki neden yerine getiremeyeceğiz? Neden beynini çalıştırmama, neden zafer taktiklerine yüklenmeme? Bunun düşmandan ve düşkünlerden başka kime yararı var? Dolayısıyla ARGK’nin bütün değerli birlikleri, bu şahadetin yıldönümü nedeniyle kendinizi çok köklü gözden geçirmek ve gerilla ordumuzun gerçek bir komuta kişiliği olarak bu yoldaşımızın anısına bu anlayış temelinde cevap vermek gibi yüce bir görevle karşı karşıyasınız. Ben, bu yoldaşımızın anısına on iki yıldır “gerilla yaratılacaktır, ülkemizin her tarafına gerilla birlikleri yerleştirilecektir” dedim ve istediğim gibi olmasa da bunu gerçekleştirdik. Şimdi sıra, bu çözümlemelerin ruhuna uygun, bu büyük emeğe layık, bizzat zafer birliklerini hemen hepinizin yer aldığı birliklerde gerçekleştirmektir. Hepiniz bunu yapacak güçtesiniz. Siz gücünüzü boğuyor, inisiyatifinizi kullanmıyorsunuz. Kaldı ki, her biriniz gerçekten bir aslan gibisiniz, buna eminim. Kaçkınlar zaten ne mal olduklarını ortaya koymuşlardır. Gerisi, kahramanlık çizgisindedir ve bu kahramanlık çizgisine de hiçbir düşman tedbirinin dayanamayacağı açıktır. Bu da doğru esaslarına bağlı olma temelinde mümkün olur. 

Parti Önderliği olarak aslında hepinizin görevlerine cevap olmak istedik. Dünya tarihinde hiç yapılmadığı kadar destek sunulmuştur. Değil bir ülkenin, birkaç ülkenin devrimine yetebilecek imkân ve olanaklar emrinize verilmiştir. Bunları değerlendirmemek sizin eksikliğinizdir. Biz bugün bu anıya karşılık olarak şunu söyleyecek durumdayız: Bu yoldaşımızı zorlayan anlayışlarla savaşım başarıya gitmiştir. Onun dikkat çektiği olumsuzluklar ve yetersizlikler hem bilince çıkarılmış hem de aşılma emri ve yüksek iradesi ortaya konulmuştur. Siz hangisinde yer alıyorsunuz? Kaçan, teslim olan, ihanetten mi, yoksa bu büyük şehitlerimizin hem şahadetlerine neden olan hem de bize bir görev olarak bırakılan, yerine getirilmesi gereken çalışmalara mı sahip olacaksınız? Bu konuda kararınızı hem köklü hem de başarı tarzına yakın vermekle karşı karşıyayız. Kaldı ki çok ileri bir düzeyde eğitimle ve küçümsenemez pratik olanaklarla hepinizin bunu yakalaması artık işten bile değildir. Daha üstün bir sorumluluk, derinden bir vicdan muhasebesi, bir grup şahadete bile bağlılığınız sizi en üstün konuma götürür. Yaşadığınız acıları ve öfkeleri biraz doğru çözüp pratikleştirmeniz sizin kat be kat başarınızı ortaya çıkarır. Gözünüzü buna dikeceksiniz.

Unutmayalım ki savaş, başta bir komutanın beyninde, ruhunda, iradesinde kazanılır. Demek ki her biriniz hiçbir şey yapamayacak durumdaysanız, bir zaferi mümkün kılacak beyin gücünü, iradeyi kendinizde gerçekleştireceksiniz. Yanı başınızda pratik imkanlar da vardır. Yürüyeceğiniz her pratik zafer pratiği olacaktır. Bunu kim, ne hakla engelliyor? Bu kadar şehit neyi emrediyor? Agit yoldaşımız neyi emrediyor? Bunu anlamayacak kadar sorumsuz muyuz? Yok diyorsanız o zaman her şey sizi başarıya mahkûm ediyor. Günümüzde gerçek temsil “artık ben başarısız yaşayamam” cümlesindedir. Bununla tezat teşkil eden kim varsa, “sen dur, senin yerin burası değil, bırak bu işi başarmak isteyenler yapsın” denilecek. Şüphesiz gerçek temsil bununla bağlantılıdır. 

Tekrar söylüyorum: Bireysel özelliklerimi burada size dayatmıyorum, böyle bir durum yok. Önderlik, hepinizin, çabalarınızın kolektif bir bileşimidir. Bu kolektif bileşim bir teorik beyindir, amansız bir iradedir, tarzdır, tempodur. Dikkat edilirse bu da yenilmeyen başarı gerçeğimizdedir. Yani yenilmek istemiyorsanız, sizin gerçeğinizdir. Dolayısıyla en değerli bir gerçek olarak en başta bilinçle, iradeyle ve büyük bir dürüstlükle paylaşmayı bileceksiniz. Bu sağlanırsa eksikliklerinizin büyük bir kısmının aşılması gerçekleşir. Bunun sonucu da her gün ve her yerde başarıdan başka bir seçeneğe geçit vermeyen bir militanlık olur. Bu zindanda ve en başta da şahadetlerimizle gösterilmiştir. Bu, Sema Yüce yoldaş ve şahadete giden diğer zindan şehidimiz Fikri Baygeldi yoldaşta da kanıtlanmıştır. İnsanlık tarihinde ender görülen bir biçimde kendisini her boyutta binlerce temsiliyle kanıtlamıştır. Bunları Önderlik gerçeğinden ayrı düşünmek mümkün değildir. Ayrıca doğru özümsemeden başarmak da mümkün değildir. Bugün vesilesiyle bunu hatırlatmamın nedeni; başarı için en vazgeçilmez bir koşulu gerçekleştirmenizin artık ertelenemeyeceğidir ve bugüne gelinip dayanılmıştır. 

Biz zafer yürüyüşünden başka hiçbir yürüyüşe geçit veremeyiz. Bu yirmi beş yıllık Newroz’lu zafer yürüyüşlerimiz bir gerçektir. Ve finale doğru da gelmiş bulunmaktayız. Gerisi bu çerçevenin büyük bir sorumluluk altında paylaşılmasıdır. Bu temelde yine size yeterince cevap olmaya büyük özen gösteriyoruz. Kendimizi değil, sizi temsil etmeye ilişkin verdiğimiz söze, karara daha da amansız bağlıyız. Aynı zamanda her birisi bir abide olan ve bu büyük yoldaşımızın şahsında bir emir telaki edilmesi gereken gerçeğine bağlıyız. Bunun dışında ne bir başarı imkânımız vardır ne de bir tercihimiz olabilir. Bu, tarihimizin en şerefli, belki de ilk ve son adımı olmak kadar, değerlendiremezsek herhalde yapabileceğimiz en büyük kötülük olacaktır. 

İçinde bulunduğunuz koşullar ne kadar zor olursa olsun, hatta eğitiminiz de ne kadar yetersiz olursa olsun, inanıyorum ki bu çerçevede bile bu çok yanılgılı, yetmez yaklaşımlarınıza bir son verme kararı verirseniz, yine çok rahatlıkla başarabileceğiniz engin cesaret ve fedakarlığınızla bu doğru esaslar temelinde görevlere yürürseniz, aslında vermiş olduğunuz sözleri sadece yerine getirmekle kalmayacak, geçmişe ilişkin borcunuzu da fazlasıyla ödemiş olacaksınız. Sizleri bu temelde bir kez daha serhildanlarıyla şahlanan halkımızın şahsında selamlarken, Mahsum Korkmaz yoldaşımızı da bir kez daha bu başarı sözü temelinde selamlıyor ve sevgilerimi sunuyorum.

*1998 yılı değerlendirmesinden alınmıştır.