Savaş denilen olgu klan ve kabile formundaki toplumdan çıkışla birlikte gelişmiş olan temel bir olgu olarak tarih sahnesine çıkmıştır.
Klan ve kabileler arasında da nitekim insanlığın gelişimiyle birlikte üretim kaynaklarının çoğalması, nüfusun artışı gibi sebeplerden dolayı zaman içerisinde çelişkiler, anlaşmazlıklar ve hatta çatışmalar yaşanmıştır. Lakin bu türden gelişen anlaşmazlık ve çatışmaları tek başına bir savaş olarak tanımlamak yerinde olmayacaktır. Savaş kavramı esasen iktidarların ortaya çıkışına dayanmaktadır. İktidar elitinin oluşması sonrasında gelişen yapı kendisini toplumları zorla tahakküm altına alma, iradi olarak sindirme ve toprakları işgal etmeye dayandırmıştır. Bu durum hem içerisinden çıktığı toplumsal kesimlere hem de diğer halklara karşı yürütülmüştür. Özel savaş ise tanım olarak çok eski tarihlere yani örnek verecek olursak ta Mısır ve Sümer uygarlıkları sürecine dek uzansa da yapı olarak 2. Dünya savaşı sonrasında ortaya çıkmış ve soğuk savaş sürecinin ana teması olmuştur. Bu tanım çok yönlü bir saldırı mantığıyla; hedef alınan güce yönelik psikolojik savaş yöntemiyle düşman askerlerinin savaşma iradeleri üzerinde tahribat yaratmak, istihbarat savaşı yoluyla karşı tarafı yanılgıya uğratarak hedef saptırmaya çalışmak ve daha birçok açıdan yürütülen topyekûn bir savaş halini tanımlamaktadır. Tarih boyunca gelişen savaş kavramının toplumları ve iradeleri zapt u rapt altına almak olması nedeniyle devlet- iktidar elitlerinin toplumsal sosyolojiyi baş aşağı ettikleri gerçeği göz önüne alındığında Kurdistan özgülünde bu savaşın açığa çıkardığı sonuçlar daha net kavranacaktır.
Kendi olmanın ilk ve en önemli koşulu bireyin kendiliğini yaratmak (birey-toplum ve evren özgülünde), bunu bilince çıkarmak ve anlık olarak yaşamak için mücadele vermektir. Köklerini tarihten alan Demokratik bir toplum yaratmanın ilk ve temel koşulu önce kendiliğini yaşamaktır. İlk insandan günümüz insanına kadar; İnsan olmanın temelinde varlığını paylaştığı kendi öz değerlerinin birleşimini temsil eden toplumuyla beraber bir yaşamı yaratma, tüm yönleriyle paylaşım sağlama ve varlığın sonraki aşaması olan oluşu kendisinden sonraki insanlara aktarma vardır. Bu açıdan kültürel hafıza toplumların ve bireylerin kimliğini belirleyen temel faktördür.
Son yüzyıllık süreçte sistemin Kurdistan’ da neden olduğu tüm acıları, işkenceleri, kötü olan tüm anıları değerlendirirken mücadelenin temel çıkış noktalarının bu sistem tarafından toplum kırımı gerçekleştirme ve psikolojik açıdan kimliksizleştirmeyi sağlama çabaları olduğunun altını çizmek gerekir. Özel savaşın hedef aldığı en temel alanlardan birisi Kültür alanı olmaktadır.
Bugün Kürt halkı üzerinde en temel politikalar halen yürürlüktedir. Kürt halkının toplumsal hafızasını oluşturan tüm kültürel öğeler üzerindeki tehlike devam etmektedir. Yeni kuşak üzerinden geliştirilen modern kültür edimleriyle Kürt halkının tarih bilinci hedef alınmaktadır. Yeni neslin kültürel tercihleri birçok açıdan giderek farklılaşmakta ve temel kültürel kodlar yerini Batı özentisini esas alan kopyalara bırakmaktadır. Denilebilir ki insan hem kendisini hem de ötekini kendi benliğinde barındırır. Birey olgusu bu ikisi arasındaki bağ ve anlam gücü bakımından verilen çabanın bir tezahürüdür. Sistem tarafından geliştirilen Kültürel soykırım temelindeki özel savaş uygulamaları bu noktada devreye girmektedir. Bu anlam gücüne yapılan müdahale sonucu özellikle yeni nesil Kürt gençliği üzerinden geliştirilen kirli politikalar Kürt gençlerinin salt bireysel yaşam tesisi peşinde koşmalarına neden olmaktadır. Bunun yanında bu kuşağın toplumun bütününe yabancılaşması da hedeflenmektedir. Bir bütün olarak toplum kültürünün asli unsurları olan giyim kuşam, dil, sanat, gelenekler ve coğrafi değerler bütünü bakımından yabancılaştırılan bir kuşak yaratılarak Kürt halkının kültürel kimliğine büyük bir darbe vurulmak istenmektedir. Kürt halkının maddi ve manevi kültürel öğelerini hedef alan özel savaş Kürt kişiliğinin çarpık bir şekilde gelişerek karşıt bir kültürün esiri haline getirilmek istendiği yadsınamaz bir gerçektir. Peki maddi kültür nedir?
Maddi kültür: toplum yaşamının tamamını belirleyen nesneler ve mimariye dayanan sosyal gerçekliğin temel bir yönünü ifade eder. Bu nesnelerin tüketimi, günlük yaşamdaki kullanımı ve yaratımının yanı sıra bu nesnelerin yer aldığı davranışları, normları ve tüm ritüelleri kendisinde barındırır. Bu terim en çok arkeolojik kazılarda kullanılır lakin günümüze de uyarlanarak toplumun yaşam kaynaklarını oluşturur. Bu açıdan Kurdistan’ da yapılan arkeolojik kazılarda Kurdistan dışına taşınan maddi kültür öğeleri yanında gündelik olarak bu nesnelerin farklı bir tarihsel ölçek kazandırılarak toplumsal hafızaya zerk edilmek istenmesi çok fazla yaşanmaktadır. Bu yolla yeni nesil Kürt gençliğinin tarihsel bilinçten yoksun bırakılması amaçlanmaktadır. Okullar ve devlet tekelindeki kültür kuruları bu konuda en büyük karşıt kültür merkezleridir. Kurdistan’ daki ören yerleri sanki bambaşka bir kültüre aitmiş gibi çarpıtılarak sergilenmekte ve binlerce yıllık Kürt gerçekliği yok sayılmak istenmektedir. Asli unsur olan Kürt halkı tabiri caizse kapının dışındaki yabancıymış gibi görülmektedir. Bununla birlikte gündelik hayatımızı en fazla işgal eden durum ise modernlik silahıyla kültürel yozlaşmanın sağlanmasıdır.
Kürt özgürlük hareketi son yarım yüzyılda, Önder Apo’ nun paradigması temelinde bu alandaki politikalara karşı giderek gelişen bir mücadele ortaya koydu. Kürt gençlerinin bilinçlenmesi ve her türlü maddi ve manevi kültürel öğelerine sahip çıkması için birçok kurum ve kuruluş oluşturuldu. Kurdistan özgürlük gerillaları bu konuda öncü bir ideolojik güç oldu ve halen de olmaya devam etmektedir. Kurdistan dağlarının her bir karışı Kürt gençleri için öz kültürüne sahip çıkacakları birer ideolojik merkez haline geldi. Bu ideolojik merkezden başlatılan Kürt toplumsal aydınlanması bir dönüm noktası olarak Kurdistan tarihinde yerini aldı ve dağlardan şehirlere bir direnişin öz gücü oldu.
