Basına ve Kamuoyuna!
Düşman saldırılarına karşı Bakurê Kurdistan’da fedailik çizgisinde mücadele yürüterek farklı tarihlerde şehadete ulaşan Axîn, Rizgar, Dilgeş, Doğan, Devrim ve Mahsum yoldaşlarımızı saygı ve minnetle anıyoruz.
Halkımızın değerli evlatları Axîn, Rizgar, Dilgeş, Doğan, Devrim ve Mahsum yoldaşlarımız, onlarca yıldır zulme uğrayan ve soykırım tehlikesiyle yüz yüze olan halkımızın varlık ve özgürlük mücadelesine katılarak, birer özgürlük savaşçısı oldular. Halkımızın ve Önderliğimizin özgürlüğü dışında hiçbir istek ve arzuları olmayan yoldaşlarımız, bu amaçlarını gerçekleştirmek için hesapsızca, dürüstçe ve hiçbir kaygıya kapılmadan fedaice mücadele yürüttüler. Türk devletinin tüm imkanlarını seferber ederek geliştirdiği imha saldırılarına karşı çelikten iradeleriyle karşı duran Axîn, Rizgar, Dilgeş, Doğan, Devrim ve Mahsum yoldaşlarımız, Botan, Amed ve Dêrsîm alanlarını birer direniş kalesine dönüştürerek üstlendikleri devrimci görevleri layıkıyla yerine getirmeyi bildiler. Rêber Apo’nun, şehitlerimizin ve yurtsever halkımızın mücadelesinden aldıkları güç ve moralle fedaice düşmanın üzerine yürümesini bilen bu değerli militanlar son nefeslerine kadar özgürlük değerlerine bağlı kalmayı başardılar. Bu nedenle tüm Kurdistan gençliğinin örnek alması gereken Kürt yiğitleri olarak halkımızın kahramanlık tarihindeki yerlerini aldılar.
Yoldaşları olarak Axîn, Rizgar, Dilgeş, Doğan, Devrim ve Mahsum yoldaşlarımızın başta değerli aileleri olmak üzere tüm yurtsever Kurdistan halkımıza başsağlığı diliyor, tüm şehitlerimizin amaç ve hayallerini gerçekleştirene kadar mücadeleden taviz vermeyeceğimizin sözünü veriyoruz.
Şehadete ulaşan yoldaşımızın kimlik bilgileri şöyledir:
|
|
Kod Adı: Axîn Çirav |
Axîn Çirav – Gamze Gül Demir
|
|
Kod Adı: Rizgar Farqîn |
Rizgar Farqîn – Erhan Ölçen
|
|
Kod Adı: Dilgeş Yekbûn |
Dilgeş Yekbûn – Mehmet Bozkurt
|
|
Kod Adı: Doğan Çem |
Doğan Çem – Rıdvan Göksu
|
|
Kod Adı: Devrim Hani |
Devrim Hani – Uğur Üçdağ
|
|
Kod Adı: Mahsum Amara |
Mahsum Amara – Mehmet Fatih Demir
Botan yöresinin kadim şehri Sêrt ve onun ilçesi Dihê Kürt tarihinde belirgin bir yere sahiptir. Kürt yurtseverliğindeki belirgin konumu Dihê’yi önemli bir yurtseverlik merkezi haline getirmiştir. Özellikle Apocu Hareket’in çıkışı, ilk gerillaların Botan dağlarına ulaşması, yurtsever Botan halkıyla temas ederek örgütlemesi ve Fermandar Egîd’in Şanlı 15 Ağustos Hamlesi’ni gerçekleştirmesi Dihê’nin kaderini köklü bir biçimde değiştirdi. Dihê, düşmana atılan ilk kurşundan sonra bir sembol haline geldi. Fermandar Egîd’in ayak sesleri ve atılan ilk kurşunun sesi on yıllarca bu yörede yankılandı. Dihê halkının yüzlerce yiğit kadın ve erkek evladı bu ses kulak vererek gerilla saflarına katıldı, kahramanca mücadele etti ve abideleşen şehitler haline geldi. Reşîd Serdar gibi kahraman komutanları çıkararak Kürt halkının tümünün yüreğinde yer edinen muzaffer komutanları Kurdistan’a armağan etti.
Axîn Çirav yoldaşımız, bu soylu yurtseverlik geleneğinin hakim olduğu Sêrt’in Dihê ilçesinde ailesinin ilk çocuğu olarak dünyaya geldi. Hayata gözlerini açtıktan sonra ailece Şirnex’e taşındılar ve Axîn yoldaşımızın çocukluğu Şirnex’te geçti. Büyüdükten sonra yeniden Dihê’ye taşınan Axîn yoldaşımızın gençlik yılları ise doğduğu topraklarda geçti. Küçüklüğünden beri gerillayı tanıyan ve yüreği yurtseverlik duygularıyla dopdolu olan Axîn yoldaşımız, bir gün dağlara çıkmanın ve özgür bir kadın olarak mücadele etmenin hayalini kurdu. Özellikle de amcasının oğlu olan Azad Botan – Kadir Demir yoldaşımızın gerilla saflarına katılması bu hayalini daha da güçlendirdi. Azad yoldaşın katılımından derinden etkilendi ve artık bir hayal olan gerillalaşmak, Axîn yoldaşımızın için kararlaşmanın adı oldu.
https://hpgsehit.com/index.php/ehit-kuenyeleri/2016-ehitlerimiz/item/5129-azad-botan-kadir-demir
Yaşam enerjisiyle dolu olan Axîn yoldaşımız, özellikle folklor ve govendlerdeki yeteneği ile öne çıktı. Botan yöresinin birbirinden güzel govendlerini estetik bir biçimde oynayarak her defasında Kürt halkının acı ve sevinçlerini yeniden yaşadı. Kürt halkının govendle özdeşleşen kendisini ifade etme biçimi, Axîn yoldaşımızda da belirgin bir kendini şekilde sevincini dile getirme yöntemi haline geldi. Yurtsever devrimci gençlik çalışmalarına katılan Axîn yoldaşımızın, dağa çıkma istemi küçüklüğünden beri hep vardı. Sabırla bu hayaline kavuşacağı günü bekledi ve kendisini hazırladı. Axîn yoldaşımız, gerillacılığın salt dağlarda savaşmaktan ibaret olmadığını, gerillanın özgür yaşamın ve özgür insanın kendisini ifade etme biçimi olduğunu biliyordu. Axîn yoldaşımızı dağlara çeken gerillanın özgürlüğü, fedakarlığı, komünal yaşamı, kadın özgürlüğü ekseninde büyüyen yoldaşlığıydı. Axîn yoldaşımız, gerillaya katılmanın yalnızca savaşa değil, özgür ve onurlu bir yaşama katılım olduğunu çok iyi biliyordu. Bu bilinçle liseyi yarıda bırakarak 2013 yılında Gabar’ın Çirav alanında gerilla saflarına katıldı.
Gerillaya katıldıktan sonra Medya Savunma Alanları’na geçen Axîn yoldaşımız, ilk gerilla eğitimini Avaşîn’de aldı. 2013’ten 2014’e kadar Avaşîn’de kaldı. Hayalindeki gerilla yaşamına kavuşmanın büyük sevinciyle her işe aşkla koştu. Yaşadığı her an’a büyük bir anlam biçerek, yüreğinin derinliklerinde hissederek ve bilincini de bu temelde geliştirerek yetkin bir gerilla olmaya çalıştı. Bu amacına kavuşmak için Şehîd Mehmed Goyî Operasyon Okulu’nda kapsamlı gerilla eğitimi aldı. Yiğit bir YJA Star gerillası olmak için azim ve çabayla eğitime katıldı ve eğitimden büyük bir güç alarak mezun oldu.
2014 yılı Ağustos’unda DAİŞ çeteleri Şengal’deki Êzidî halkımıza yönelik soykırım saldırısı geliştirdiğinde, işbirlikçi KDP güçleri ve korkak Irak ordusu Musul ve Şengal’i DAİŞ’e terk ederek kaçtı. Oradaki halkı koruyacaklarını belirtip, yıllarca bunun üzerinden kendilerini besleyen ama saldırı kapıya dayandığında kaçanlar bir halkı soykırımla yüz yüze bıraktı. Belge, fotoğraf ve görüntülerle inkar edilemez bir biçimde tarihe geçen bu kara leke söz konusu güçlerin alnından asla silinmeyecektir. İnsanlık onurunun ayaklar altına düştüğü böyle bir ortamda Apocu fedailer tarihin yükünü omuzlayıp bu felakete dur dedi. 12’ler diye de tarihe geçen PKK’nin ilk öncü kadroları Şengal’deki bu fermana ‘’dur’’ dedi. Axîn yoldaşımız da, ilk gerilla öncülerden hemen sonra Şengal’e geçen ilk gerilla taburunda yer aldı. Şengal’e adım atan ilk YJA Star gerillalarından biri olması Axîn yoldaşımıza hem büyük bir sorumluluk verdi hem de büyük bir onur payesi kazandırdı. Axîn yoldaşımız Şengal’e ilk gidiş sürecini ve hissettiklerini bir raporunda şu sözlerle ifade etmişti: ‘’Şu anda Şengal’deyim. İlk grupta gelmiştim. Halkın o halini gördüğümde bunlara cevap olabilmek için elimden gelenin fazlasını yapmaya çalıştım. Çocukların ‘anne, su’ deyişini ve gözlerimizin önünde can vermelerini hiçbir zaman unutmayacağım. O yaşlı insanların ağlayışı insanı gerçekten yoğunlaştırıyor. DAİŞ çetelerinin Kürt halkına yaptığı işkence ve katliamların durdurulması için Şengal’deyim.’’
Axîn yoldaşımız, Şengal’de kadın gücünü açığa çıkardı. Kendi şahsında sergilediği duruş, gösterdiği cesaret ve kadın gücü sayesinde feodal toplum kalıplarını kırarak onlara özgür kadın gerçeğini tanıttı. Bu anlamda yetkin YJA Star savaşçılığını ve PAJK militanlığını layıkıyla temsil etmeyi başardı. Axîn yoldaşımız, 2016’ya kadar Şengal’de kaldı. Rêber Apo’nun hayal ve talimatlarını yerine getiren bir militan olmanın huzurunu ve mutluluğunu yaşayarak yüzünü Şengal’den Kurdistan dağlarına verdi.
Sürekli doğduğu topraklarda gerillacılık yapmak isteyen Axîn yoldaşımız, Botan Sahası’na geçti. Çok sevdiği Botan’a ulaşmanın sevinciyle hızla pratiğe katıldı. Bilgisi, birikimi, tecrübesi, içten yoldaşlığı ve özgür kadın duruşuyla yoldaşlarına güç verdi. 2016 yılı sonunda Besta’da yaşanan bir ihanetten sonra kapsamlı düşman operasyonu gelişti. Botan Saha Komutanlığı’nı hedef alan bu kapsamlı operasyona karşı Besta’daki gerillalar güçlü bir karşılık vererek tarihi bir direniş geliştirdi. Ağır darbeler yiyen işgalci ordu istediği sonucu alamadan mecburen geri çekilmek zorunda kaldı. Düşmana yüksek cesaretle karşı koyan ve savaşan Axîn yoldaşımız, 10 Kasım 2016 günü Besta’da şehadete ulaştı.
Botan’ın yiğit kadını, Şengal halkının kahramanı ve değerli yoldaşımız Axîn Çirav’ı saygı ve minnetle anıyor, amaç ve hayallerinin takipçisi olacağımızı belirtiyoruz.
Rizgar Farqîn yoldaşımız, Farqîn’de beş kardeşin üçüncüsü olarak yaşama gözlerini açtı. Kadim Kürt kültürünün, tarihi yapıların ve köklü yurtseverliğin sembolü ve merkezi olan Farqînli bir ailenin ferdi olarak dünyaya gelmesi Rizgar yoldaşımızın karakterini ve sonraki yaşamını da belirledi. Ailesinin güçlü ahlaki politik toplum ölçüleriyle, derin yurtseverlik bilinci ve duygularıyla yetişti. Rizgar yoldaş, ötelenen, hor görülen ve yok edilmeye çalışılan Kürt dilini ve kültürünü capcanlı yaşadı. Bir Kürt ve Kurdistanlı olarak yaşamayı onur payesi olarak gördü, hor görülen kimliğine her şart altında sahip çıktı. Türk devlet okullarında başarılı bir öğrenci olarak okudu, çalışkanlığıyla öne çıktı ve tüm öğretmenlerinin gözdesi oldu. Ancak ne kadar çalışıp başarılı olsa da, Kürt inkarı üzerine kurulu TC düzeniyle bir türlü bütünleşemedi. Rizgar yoldaşımız, liseyi bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Eczacılık bölümünü kazandı. Ankara’ya gittiğinde, tıpkı Rêber Apo’nun 1969’da Ankara’ya gidişi gibi Kürtlüğünü de kendisiyle götürdü. TC devletinin başkentinde okurken onun devlet sistemiyle yaşadığı çelişkiler daha da derinleşti. Toplumdaki birçok gencin hayali olan ve bir insanın maddi olarak çok fazla gelir elde edebileceği eczacılık mesleğinden ziyade, Kürt halkının özgürlük davası, kimlik ve varlık sorunu O’nun için daha önemliydi. Bu yüzden kendi bireysel yaşamını düşünüp, TC sistemine eklenip, onun bir memuru olacağına, halkının özgürlük mücadelesinin bir neferi olmakta karar kıldı. Rizgar yoldaşımız, aydın, bilinçli, kendini yetiştirmeyi başarmış bir genç olarak sistemin tüm olanaklarını elinin tersiyle itip mücadele yolunu seçti.
Ankara’da yurtsever devrimci gençlik çalışmalarına katılıp faaliyet yürüttü. Toplumsal alanda yürüttüğü bu faaliyetlerinden dolayı işgalci Türk devleti tarafından tutuklanıp üç yıl zindanlarda alıkonuldu. Çünkü TC sisteminde bir Kürt Kürtlüğünden vazgeçerse kendisine tüm kapılar açılıyor, ancak bir Kürt Kürtlüğünde ısrar ederek en ufak bir çalışma bile yaptığında ya öldürülüyor ya da tutuklanıyordu. Rizgar yoldaşımız da bu yalın düşman gerçekliğiyle mücadelesinin ilk döneminde yüz yüze geldi. Egemenler zindanları, insanları fikri ve fiziki olarak çürüterek teslim almanın yeri olarak kurgulamıştır, boyun eğmeyen insanları tutuklayarak engellemeyi tek çare olarak görürler. İşgalci Türk devleti de bu politika temelinde Rizgar yoldaşımıza engel olmaya çalıştı. Ancak bırakalım fikri ve fiziki olarak geriletmeyi, Rizgar yoldaşımız zindanı büyük bir devrim okulu olarak değerlendirip kendisini daha çetin mücadele süreçlerine fikren ve fiziken hazırladı. Hem araştırdı, okudu, tartıştı, yoğunlaştı ve yoldaşlarıyla paylaştı, hem de zindanda daracık bir hücrede de olsa sürekli spor yaparak bedenini eğitti. Fikren ve fiziken dinç kalmayı başararak zindandan çıkan Rizgar yoldaş, düşmanın elinden kurtulduğu gibi 2012 yılında Kurdistan dağlarını yolunu tutup PKK’ye katıldı. Aydın, okumuş ve parlak bir gelecek vaat eden Rizgar yoldaşımız, nitelikli bir insan olarak Kürt toplumuna hizmet etmeyi ve toplumsal alanda çalışmayı denedi. Fakat TC faşizmi buna izin vermeyince ve engel olunca, Rizgar yoldaşımız da çözüm ve kurtuluşu silahlı mücadelede görerek bir gerilla olmayı seçti. Rizgar yoldaş, profesyonel devrimciliğe adım attığında 2006 yılında PKK’ye katılan ve 2011’de Botan’da şehadete ulaşan amcasının oğlu Rizgar Farqîn – İlyas Ölçen yoldaşımızın adını aldı. Rizgar yoldaşımız bu tutumuyla şehitlerin izinden yürüyeceğini daha ilk adımında bir tutum olarak belirledi.
https://hpgsehit.com/index.php/ehit-kuenyeleri/2015-ehitlerimiz/item/3811-ozgur-rohat-umit-olcen
Rizgar yoldaşımızın abisi Özgür Rohat – Ümit Ölçen yoldaşımız da, 2009’da üniversite okurken gerillaya katılıp 2015’te Dêrsîm’de şehadete ulaştı.
https://hpgsehit.com/index.php/ehit-kuenyeleri/2015-ehitlerimiz/item/3811-ozgur-rohat-umit-olcen
Her iki kardeş ve yoldaşın hayatı ve mücadelesi neredeyse birbirine benzer yaşam dönemeçlerinden ve aynı devlet zulmüne maruz kalarak yolunu çizdi.
Rizgar yoldaşımız, 2012 yılında Kurdistan dağlarına ulaşmayı başarıp Komalên Ciwan’a katılarak ilk eğitimini Şehîd Alî Çîçek Gençlik Akademisi’nde aldı. İdeolojik, teorik ve tarihi açıdan önemli bir birikime sahip olan Rizgar yoldaşımız, akademide örgütsel konularda güçlü bir tecrübe aldı. Mücadele sorunlarına, düşman gerçekliğine, Kürt halkının özgürlük davasının zafere taşırılmasına kafa yordu. Kürt halkının öncüsü olan Kürt gençliğinin sağlam bir militanı olmak için kendisini her anlamda mücadeleye yatırdı. Kurdistan dağlarındaki gerillaların yaşamında şahitlik ettiği özgür yaşama bakış, bu yaşamı özgürleştirme aşkı ve hakikati paylaşan içten yoldaşlık O’nu en fazla etkileyen gerçekler oldu. Rizgar yoldaşımız, akademiden ve yoldaşlarından aldığı güçle Qendîl, Rojavayê Kurdistan, Mexmûr ve Garê alanlarında çalışmalarını yürüttü. Gittiği her yerde halka ve yoldaşlarına öncülük etmeyi başardı. Canla, başla, emekle çalıştı. Çünkü Kürt halkına verdiği her emeğin Kürt ve Kurdistan’ı daha da güzelleştirip güçlendirdiğini iyi biliyordu. Bu temelde halkının sadık bir hizmetkarı ve fedai militanı olmayı esas aldı. Toplumsal çalışmalarda üzerine düşen görevleri başarıyla yerine getirdikten sonra askeri alana geçmeyi, kendisini gerillacılıkta yetkinleştirmeyi ve düşmana karşı silahlı olarak da savaşmayı önerdi. 2015 yılında işgalci Türk devletinin topyekün bir biçimde Kürt halkına saldırdığı bir dönemde, Rizgar yoldaşımız da buna cevap olarak Komalên Ciwan bünyesindeki Şehîd Mawa Operasyon Okulu’nda askeri eğitim gördü. Askeri eğitimini de başarıyla tamamladıktan sonra artık yıllardır özlemini çektiği ve sabırla beklediği hayaline kavuşmanın vaktinin geldiğini belirterek doğduğu Amed topraklarına bir gerilla olarak gitmeyi önerdi. Rizgar yoldaşımız, bu önerisini pratikleştirmek için ideolojik, örgütsel ve askeri bakımdan yeterli bir düzeye ulaşmıştı. Ancak abisi Özgür Rohat yoldaşımızın 2015’te yaşanan şehadeti ve ailesinin acısının henüz yeni olmasından dolayı örgütümüz tarafından Bakur’a gönderilmesi uygun görülmedi. Fakat Rizgar yoldaşımız, şehitlerin anısına layık olmanın ancak mücadeleyi yükselterek mümkün olabileceğini belirtip ısrar ederek 2016 yılında Amed’e geçti.
Doğduğu, aşık olduğu, benliğini şekillendiren ve ruhuna anlam katan Amed topraklarına kavuşmak Rizgar yoldaşımız için tarif edilemez bir duyguydu. Kurdistan’ın her yeri Rizgar yoldaşımız için değerliydi, ancak her Kurdistanlı gibi Rizgar yoldaşımızın yüreğinde de Amed’in yeri başkaydı. Bu duygularla ve düşmandan büyük hesap sorma istemiyle hızla mücadeleye dahil oldu. Düşman saldırılarının her tarafta pervasızlaşıp halkımıza hunharca saldırdığı bir dönemde Rizgar yoldaşımız da silahına sarılarak mücadelesini yükseltti. Birçok eyleme bizzat katıldı. Askeri birikimini pratik sahada tecrübe etti. Düşmana hiç beklemediği yerden sürpriz darbelerin vurulması için yoğunlaştı, keskin zekası ve yaratıcılığıyla öneriler geliştirdi. Rizgar yoldaşımız duruşu, emeği, katılımı ve yoğunlaşmasıyla emin adımlarla komutanlaşma yolunda ilerledi. Kürt dilini çok seven, hep Kürtçe konuşan ve Kürtçeyi yaşamın her anına hakim kılan Rizgar yoldaşımız, genel kültür bilgisiyle de yoldaşlarının başvurduğu bir kütüphane gibiydi. Engin bilgi ve birikimiyle bulunduğu her yerde yoldaşlarına güç verip, yardım etti.
Kürt halkı ve mücadelemiz için parlak bir gelecek vaat eden Amed halkımızın yiğit evladı, Apocu fedai militan ve örnek komutan Rizgar Farqîn yoldaşımız, 2 Kasım 2019 günü Amed’in Licê ilçesine bağlı Sîsê bölgesinde girdiği düşman pususunda çatışarak şehadete ulaştı. Özgür Kürt’ün varlığına ve mücadelesine tahammül edemeyen işgalci Türk devleti, Kürt’ün şehidine de büyük tahammülsüzlük gösterip haftalarca Rizgar yoldaşımızın cenazesini ailesine teslim etmedi. Şehidimizin naaşına eziyet ederek Kürt halkından intikam almaya çalışsa da, yurtsever ailesinin direnişi ve duruşu sayesinde naaşı Türk devletinden alınıp doğduğu, büyüdüğü ve uğruna canını verdiği Amed topraklarına verildi. Rizgar yoldaşımızı şehadete ulaştığı Kasım ayında anarken, Özgür Rohat ve Rizgar Farqînleri mücadelemizde şehit veren değerli yurtsever ailesine en içten dileklerle başsağlığı diliyor, şehitlerimizin izinde amaçlarını mutlaka başaracağımızın sözünü veriyoruz.
Dilgeş Yekbûn yoldaşımız, Wan’ın Erdîş ilçesinde on kardeşin dokuzuncusu olarak dünyaya geldi. Güçlü bir ahlaki politik düzeye sahip, toplumsal ölçüleri güçlü, yurtseverlik kültürü derin bir ailede büyüdü. Bu yüzden erken yaşlarda güçlü ve sağlam bir karakter kazandı. Çalışkan bir genç olan Dilgeş yoldaşımız, liseyi yatılı olarak okudu. Bu süreçte araştırıp okumaya ve felsefe ile ilgilenmeye başladı. Dilgeş yoldaşımız, hiçbir şeyi verili olarak kabul etmekten yana olmadı. Bu yüzden her şeyi okuyup tartışarak kendisinde yeni değerler yaratmaya başladı. Liseden sonra Ankara Üniversitesi’nde psikolojik danışmanlık ve rehberlik bölümünü kazanan Dilgeş yoldaşımız, okumak için Ankara’ya gitti. Yetenekli bir genç olan Dilgeş yoldaşımız sanatla ilgilendi. Tiyatro yeteneği olan Dilgeş yoldaşımız, oyunlarda yer alıp sahne performansı sergiledi. Tiyatroyu hakikatleri sanatla ifade etmenin farklı bir biçimi olarak ele aldığı için büyük bir ciddiyet ve sevgiyle oynadı. Aynı zamanda felsefeyi de çok seven ve kafa yoran Dilgeş yoldaşımız, insanlığın günümüzde yaşadığı buhranın çıkışının güçlü felsefi arayış ve yanıtlarla gerçekleşebileceğini düşündü. Dilgeş yoldaşımız, zeki bir genç olarak üniversitede üç yıl boyunca okudu. Doğal bir örgütleme yeteneğine ve öncülüğe sahip olan Dilgeş yoldaşımız, üniversitede bir felsefe komünü kurdu. Sadece okumakla kalmadı, aynı zamanda onuruna ve mücadelesine sahip çıkan bir genç olarak yurtsever devrimci gençlik çalışmalarına dahil oldu. Bu çalışmaları sürdürürken Rêber Apo gerçekliğini daha iyi tanıdı ve bilince çıkardı. Dilgeş yoldaşımız, o süreçte duygu ve düşüncede yaşadıklarını bir raporunda şu sözlerle dile getirmişti: ‘’Bir gün üniversite kantininde gazete okurken ‘’An’’ üzerine değerlendirme yapan bir yazıyla karşılaştım. Ortasında Önderliğin resmi olan felsefi bir yazıydı. Önderliğin, ‘anlam ve hissin yaşattığı insan en büyük insandır’ sözü içinde geçiyordu. O dönemki birçok soruma derman olmuş, üzerinde baya yoğunlaşmıştım. Bu söz, o günden bugüne kadar karanlığımı aydınlatan bir ışık olmuştur her zaman.’’ Aydın, araştırmacı, bilinç düzeyi yüksek ve yetenekli bir genç olan Dilgeş yoldaşımız, üniversiteyi üçüncü sınıfta terk ederek çok anlamlı bir gün olan 21 Mart 2012’de Qendîl’de gerilla saflarına katıldı. Bir Newroz gününde gerillaya katılarak ve profesyonel devrimciliğe adım atarak kendisi için yeni bir doğuşu gerçekleştirdi.
Dilgeş yoldaş, yeni savaşçı eğitimini Qendîl’de aldı. Gördüğü eğitim sürecini de şu sözlerle değerlendirdi: ‘’Daha önce Parti içinde çalışmalarda bulunduysam da geniş bir eğitim görmedim. Bu yüzden bütün eğitim devresinin özellikle Önderlik Gerçeği, Parti Tarihi ve Kadın Tarihi dersleri bende büyük etki uyandırdı. Ayrıca eğitim boyunca yapılan eleştiri ve çözümlemeler sonucu yıllarca kendimden bile saklamış olduğum gerçekleri görmem, geceler boyunca derin yoğunlaşma ve düşünmeme vesile oldu.’’ Profesyonel devrimciliğe ilk adımlarını sağlam bir şekilde atan Dilgeş yoldaşımız, öğrendiklerini pratikleştirmek üzere pratiğe başladı. 2012’den 2014 yılına kadar Qendîl’de pratik faaliyet yürüttü. Daha sonra gerillacılıkta derinleşmek ve sabotaj taktiğinde uzmanlaşmak üzere Şehîd Mahîr Akademisi’nde eğitim gördü. Gördüğü eğitimi başarıyla tamamlayarak yeni dönem görevlerine aday olan bir gerilla oldu.
2015 yılında işgalci Türk devleti ‘’Çöktürme Planı’’ çerçevesinde Kürt halkına ve Kurdistan Özgürlük Hareketi’ne yönelik topyekün soykırım saldırıları gerçekleştirdi. Kurdistan Özgürlük Gerillası da bu saldırılara karşı meşru savunma çerçevesinde her yerde direniş haline geçti. Kuşkusuz bu direnişin öncülüğünü yapan en önemli merkez Bakurê Kurdistan’dı. Bu gerçekliği iyi bilen Dilgeş yoldaşımız, ısrarla Bakurê Kurdistan’a geçmek istedi. Kendisini her anlamda hazır hale getirdiğini düşünerek ısrarla öneriler geliştirdi. Önerisi kabul edilen yoldaşımız, 2015 yılında yönünü Dêrsîm’e vererek, Seyîd Rizalar’ın, Besêler’in, Sakîne Cansızlar’ın, Zeynep Kınacılar’ın ve Ali Haydar Kaytanlar’ın diyarına ulaştı. Büyük bir aşk ve tutkuyla Dêrsîm’de gerillacılık pratiğine başlayan Dilgeş yoldaş, hızla Bakur’daki yoldaşlarına adapte oldu. Girişkenliği ve sempatikliği ile erkenden yoldaşlarının gönlünü fethederek yaşamda doğal bir öncü olarak rol oynamaya başladı.
Dilgeş yoldaşımız, bir yandan pratik görevlerini yerine getirip gerillacılık yaparken bir yandan da ideolojik ve teorik olarak kendisini geliştirmeye çalıştı. İmkan bulduğunda kitap okudu, vakit bulduğunda yoldaşlarıyla tartıştı, hiçbir şey bulamadığında ise düşünüp yoğunlaşarak ufkunu genişletip yeni düşüncelere kapı araladı. Dilgeş yoldaşımız, Rêber Apo ve PKK’ye dair duygu, düşünce ve hayallerini bir yazısında şöyle ifade etmişti: ‘’PKK, benim için hep yaşamın gerçekliğiyle bütünleşmiş bir felsefe olmuştur. Felsefe sevdamdan olsa gerek PKK ideolojisinde ve Önderliğin gizemli felsefesinde derinleşmeyi çok isterim. En büyük hayalim Önderlik ile oturup felsefe konuşmak ve hep ilgilendiğim sevgi konusunu tartışmaktır. Maddenin amacı anlamlaşmak, anlamın amacı maddeyi aşmaktır. Ben de belli bir anlama ulaşmak ve böylece kendimi aşmak isterim.’’
Yaşam sevinci ve mücadele aşkıyla dopdolu olan yetenekli Dilgeş yoldaşımız, 15 Ekim 2015 günü Dêrsîm’in Geliyê Harçik alanında görevi başındayken düşmanın gerçekleştirdiği hava saldırısında şehadete ulaştı. Dilgeş yoldaşımızın en büyük hayali olan Rêber Apo’yu fiziki olarak özgürleştirme, yoldaşlarıyla kavuşturma ve Rêber Apo’nun dilinden O’nun felsefesini dinlemeyi mutlaka gerçekleştirerek ruhunu şad edeceğimizin sözünü veriyoruz.
Doğan Çem yoldaşımız, Erzirom’un Qereyazî ilçesinde yedi kardeşin altıncısı olarak yaşama gözlerini açtı. Cemaldînî aşiretine mensup çiftçi ve yurtsever bir ailede büyüdü. Çalışkan bir genç olan Doğan yoldaşımız, araştırdı, sorguladı ve hakikatin peşinden gitti. Bir yandan okuluna devam ederken, diğer yandan da daha fazla okuyarak aydınlandı. Doğan yoldaşımız, okuduğu süreçte mücadeleyi tanıyıp gerillaya katıldığı güne kadar olan dönemi bir raporunda şu sözlerle dile getirmişti: ‘’Sisteme karşı bir arayışım erken yaşlarda başladı. Türk solu önderleri ve anarşist gruplara sempati duymakla beraber yer yer geliştirdikleri eylemlere de katılıyordum. Ailemin metropole taşınmasından sonra kendi kimliğimi arama arayışım daha da arttı. Hepsinden daha önemlisi ‘ben kimim’ sorusunu kendime daha fazla sordum. O dönemde gelişen serhildan hamleleriyle az da olsa sorularıma cevap buluyordum. Ama yeterli bulmuyordum. Arayışım hız kesmedi ve yurtsever devrimci gençlik içerisinde çeşitli eylemlere katıldım. 2007’den 2010’a kadar bana verilen inisiyatiflerle bireysel ve kitlesel eylem örgütlenmelerinde bulundum. 2010’da Karabük Üniversitesi Endüstri Mühendisliği bölümüne kayıt yaptım. Aldığım inisiyatifle Batı Karadeniz’de bulunan dört ildeki üniversitelerde gençlik örgütlemelerine katıldım. 2010’da profesyonel bir devrimci olmak için Kurdistan dağlarına gelmek istedim. Ancak alanın ihtiyaçları yüzünden bir süre daha alanda kaldım. Görevlerimi yaptıktan sonra ısrarlarım sonucunda 2012 yılının Temmuz ayında üniversiteyi ikinci sınıfta terk ederek gerilla saflarına katıldım.’’
2012 yılı baharında Dêrsîm’de gerillaya katılan Doğan yoldaşımız, güçlü bir birikime, devrimci kültüre ve örgüt bilincine sahip olduğu için hemen pratiğe başladı. Yoldaşlarından temel askeri dersleri ve silah tekniklerini öğrenip rol aldı. Özellikle 2012’deki devrimci halk savaşı eylemlerinin geliştirildiği bir süreçte kızgın savaştaki yerini aldı. Gelişen eylemlerden ve yoldaşlarından önemli tecrübeler edindi ve gerillacılıkta yetkinleşti. 2013 yılı Newrozu’nda Rêber Apo’nun tarihi çağrısı ve hamlesi gelişti. Doğan yoldaşımız, bu çağrıya kulak vererek demokratik çözüm yürüyüşünü gerçekleştirmek üzere 2013’te Dêrsîm’den Medya Savunma Alanları’na geçti. 2013’ten 2014’e kadar Garê’de pratik yürüttü. 2014 yılında gerillacılıkta yetkinleşmek ve sabotaj taktiğinde uzmanlaşmak üzere Şehîd Mahîr Akademisi’nde eğitim gördü. Eğitimini başarıyla tamamladıktan sonra gerillacılığa başladığı Dêrsîm’e geçmek için yeniden öneride bulundu. Çünkü işgalci Türk devletinin Rêber Apo’nun çağrısına ve PKK’nin gerekli adımları atmasına karşın hiçbir şey yapmadığını, bunun aksine son hızla savaşa hazırlandığını, her tarafa karakol, kalekol ve baraj yaptığını görüyordu. Bu yüzden bir an önce hazırlanmak, Bakurê Kurdistan’da mevzi almak ve düşmanın yapacağı saldırılara karşı savunma savaşı yapmak istiyordu. Doğan yoldaşımız, eğitim sürecindeki hedef, kararlaşma ve yoğunlaşma düzeyini raporunda yazdığı şu sözlerle çok özlü bir biçimde dile getirmişti: ‘’Bu süreçte düşmana gerekli cevabı vermek için kendimi her zaman yetkinleştirmeyi esas alıyorum. Yeterli yoldaşlık temelinde Reşîdlere, Nûmanlara, Celallere ve Saralara yoldaşlık edip mücadelelerini bıraktığı yerden zafere ulaştırma sözümü yineliyorum. Örgütümün ihtiyaçları temelinde görevlendirdiği her işe ve alana kayıtsız şartsız hazır olduğumu belirtiyorum.’’
Yüksek bir iddia ve kararlılıkla Dêrsîm’e gitme önerisi kabul edilen Doğan yoldaşımız, 2015 yılı baharında yönünü Bakur’a verdi. Çok sevdiği, adeta coğrafyasına aşık olduğu, birçok yoldaşını şehit verdiği, en anlamlı anılarının mekanı olan Dêrsîm’e yeniden kavuştu. Doğan yoldaş, büyük bir coşku ve istekle hızla çalışmalardaki yerini aldı. Dêrsîm’i zaten tanıdığı ve alanı iyi bildiği için hemen sorumluluk da üstlendi. Üzerine düşen her görevi büyük bir ciddiyet, başarı ve titizlikle yerine getirmeye çalıştı.
Parlak bir gelecek vaat eden Doğan yoldaşımız, 15 Ekim 2015 günü Dêrsîm’in Geliyê Harçik alanında görevi başındayken düşmanın gerçekleştirdiği hava saldırısında şehadete ulaştı. Güler yüzü, sempatikliği, içten yoldaşlığı ve fedakarlığıyla tüm yoldaşlarının yüreğinde yer edinen Doğan yoldaşımızı saygıyla anıyoruz. Doğan yoldaşımızın anısını yaşatma, amaçlarını başarma ve mücadelesini zaferle taçlandırma sözümüzü yineliyoruz.
Kurdistan’ın kalbi Amed heybetli dağları, dimdik duran surları gibi kadim ve köklü yurtseverlik kültürüne sahiptir. Amed’in kadim tarihi, işgal ve talan saldırılarına karşı gelişen direnişlerin tarihidir. Bu kültür ve tarih Amed’e direnişçi bir karakter kazandırmış ve bu özellik Amed halkının kişiliğine kazınmıştır. Çünkü Amed halkı Şêx Seîd ve 46 yoldaşının dar ağaçlarında sallanan bedenlerini daima hafızalarını tazeleyen bir sarkaç gibi yüreklerinin en derinliklerine sakladı. Bu korkunç acılar, onlarca yıl sonra büyük bir intikam hareketi ve örgütü olarak kendisini yeniden örgütledi, Amed halkının binlerce evladı Kurdistan Özgürlük Mücadelesi’ne katılarak işgalci Türk devleti ile tarihi bir hesaplaşmaya girdi. Kuşkusuz Amed halkı çok büyük bedeller verdi, ancak bu bedeller ve şehitlerimiz Amed’in duygusu, düşüncesi, belleği ve kimliği haline gelerek yepyeni bir karakter kazandırdı.
Amed’in Hênî ilçesinde yaşama gözlerini açan Devrim yoldaşımız da, bu köklü geleneğin ayak izinden yürüyen ve Amed’in derin yurtseverliğini alan bir yoldaşımızdı. Devrim yoldaş, doğduğu Amed topraklarında tıpkı halkı ve kenti gibi asil bir kimlik ve kişilik edinerek büyüdü. Olgun, mütevazı, halkının acılarını yüreğinde hisseden ve kendisini buna çare olmaya aday gören onurlu bir Kürt genciydi. Bu temelde arayış içerisine giren Devrim yoldaşımız, kendisini, halkını ve tarihini tanıdıktan sonra Kurdistan Özgürlük Mücadelesi’ne daha fazla ilgi duymaya başladı. Bu ilgi temelinde arayışları derinleşti ve gerilla saflarına katılma kararı aldı. Aldığı bu kararı fazla geciktirmeden erkenden pratikleştirmenin yollarını aradı ve 2015 yılı baharında doğduğu Amed topraklarından gerillaya katıldı.
Devrim yoldaşımız, ilk gerilla eğitimini Amed eyaletinde aldı. Doğduğu topraklarda dağlara çıkmanın ve özgürlük gerillası olmanın tarifsiz sevincini iliklerine kadar yaşadı. Yepyeni devrimci yaşama adım atan Devrim yoldaş, hızla kendisini eğitmeye başladı. Az imkanlarla zorlu koşullarda da olsa her yoldaşının dilinden dökülenleri, onların davranışlarında gördükleri, bizzat hissederek yaşadığı gerillanın komünal yaşamı Devrim yoldaşımızı doğal olarak eğitti. Çünkü Devrim yoldaşımız da erkenden PKK’nin bir karakterini fark etme imkanı buldu. Apoculuğun çok bilmek ve çok konuşmakla alakalı olmadığını, kendini bilmekle, bildiğin kadar konuşmak ve yapmakla eşdeğer olduğunu gördü. O da özü, sözü ve pratiği birbirine denk bir Apocu fedai militan olmak için üstün bir çaba sergiledi. Çünkü en özgür insanın sade, özlü ve tutarlı insan olduğunu biliyordu.
Devrim yoldaşımız, Apocu ahlak ve kültürü önemli oranda içselleştirip kendisini gerillacılıkta yetkinleştirdikten sonra Dêrsîm’e geçmek için kendisini önerdi. Çünkü Devrim yoldaşımız, Kürt halkına kaybettiren bir özelliğin parçalılık olduğunu, Kürtler’in birleşmemesinin halkımızın başına nelerin yol açtığını, Kurdistan’ın bir yöresi serhildana kalktığında diğerlerinin izlemesinin nasıl tarihi trajediler yarattığını iyi biliyordu. Bu yüzden kendi kişiliğinde adeta tarihin özeleştirisini verircesine Amed ve Dêrsîm’in mücadelesini birleştiren bir köprü olmak üzere yüzünü Dêrsîm’e verdi. Böylece hem Şêx Seîdlerin hem de Seyîd Rizaların ayak izinden yürüyüp güncel direnişlerini harmanlamayı esas aldı.
Büyük bir aşk ve coşkuyla Dêrsîm’e ulaşan Devrim yoldaşımız, hızla buradaki pratiğe dahil oldu. Öğrenmeye açık kişiliği, yüksek sosyal adaptasyon yeteneği ve içten yoldaşlığı ile hiç zorluk çekmeden çalışmalara başladı. Duruşu, emeği ve fedakarlığıyla erkenden yoldaşlarının yüreğini fethederek sevgilerine nail oldu. Devrim yoldaşımız, halkımızın özgürlük mücadelesi için gelecek vaat eden, cesur ve fedakar bir yoldaşımızdı. Ancak Devrim yoldaşımız daha gerillacılığının bir yılını bile dolduramamışken, 15 Ekim 2015 günü Dêrsîm’in Geliyê Harçik alanında görevi başındayken düşmanın gerçekleştirdiği hava saldırısında şehadete ulaştı. Devrim yoldaşımızın, en büyük amacı ve hayali olan Kurdistan özgürlük davasını zafere ulaştırarak anısını daima yaşatacağımızın sözünü veriyoruz.
Mahsum Amara yoldaşımız, sekiz kardeşin beşincisi olarak önderler ve peygamberler kenti Riha’da yaşama gözlerini açtı. Cibrî aşiretine mensup yurtsever bir ailede yetişti. Riha’da büyüyen yoldaşımızın kişiliği bu kadim şehirde şekillendi. Liseye kadar Riha’da okuyan Mahsum yoldaşımız, Harran Üniversitesi’ni kazanıp burada okumaya başladı. Üniversite ortamına girdiğinde yurtsever devrimci gençlik hareketi ile tanıştı ve hiç tereddüt etmeden aktif bir şekilde çalışmalara katıldı. Mahsum yoldaşımızın, yurtseverlik çalışmalarındaki aktifliği düşmanın dikkatini çekti ve iki kez gözaltı saldırısına maruz kaldı. Demokratik toplum faaliyetlerini yürütürken tutuklandı ve bir buçuk yıl zindanda tutuldu. Mahsum yoldaşımız, zindanı bir akademi olarak ele alıp araştırdı, okudu, tartıştı, yoğunlaştı ve düşünsel olarak kendisini geliştirdi. Düşmanının zindanları birer çürütme merkezi olarak kurgulayıp bunun için insanları zindanlara doldurma politikası, Mahsum yoldaşımızın erkenden bilince çıkardığı bir gerçeklikti. Bu yüzden zindanda düşmanın istediğinin tam aksini gerçekleştiren direngen bir duruş sergiledi. Zindandan çıktıktan sonra öğrenci gençlik faaliyetlerini yürütmek üzere Dêrsîm’deki üniversiteye geçti. Burada da yurtseverlik faaliyetleri gerekçe gösterilerek yeniden tutuklandı. Zindanda güçlü bir şekilde yoğunlaşan Mahsum yoldaşımız, çok iyi anladı ki, TC devletinin Kürtlere ölümden ve zindandan başka bir şeyi reva görmemektedir. Toplum içerisinde silahsız bir şekilde örgütlenme ve politika faaliyetlerini yürütmesine bile tahammül etmemesi Mahsum yoldaşımıza mücadele için başka bir yol bırakmadı. Bu sefer zindandan çıktığında, hiç tereddüt etmeden 2013 yılında yönünü dağlara verip Dêrsîm’de gerilla saflarına katıldı.
Mahsum yoldaşımız, PKK’ye katıldığında 2009 yılında işgalci Türk devleti tarafından hunharca katledilen Amedli genç Mahsum Karaoğlan’ın adını aldı. Rêber Apo’nun köyüne giderken yaşadığı TC zulmü hafızasına kazındı. Bu vahşetin intikamını almak ve hiçbir zaman unutmamak için adını Mahsum Amara koydu. Yüreğindeki intikam duygusu ve mücadele aşkı Mahsum yoldaşımızın hızlı gelişmesini sağladı. Erkenden gerilla tecrübesi edinerek kendisini eğitti. 2013 yılında gerillanın Bakur’dan geri çekilme sürecinde Mahsum yoldaşımız, Dêrsîm’de kalmakta ısrar etti. Bu yüzden Dêrsîm’den hiç kopmadı. İki yıl Pilemûr, üç yıl da Mazgîrt alanında pratik faaliyet yürüttü. Dêrsîm dağlarıyla bütünleşen Mahsum yoldaş, kendinden önceki binlerce gerillanın geçtiği patikalardan yürüdü. Onların birikim ve tecrübelerini alarak anılarını Dêrsîm dağlarında yaşattı. İdeolojik ve örgütsel açıdan kendisini geliştiren Mahsum yoldaş, Apocu çizgide yetkin bir militan haline geldi. Bu yüzden yanlışı ve yetersiz olanı erkenden fark eden, eleştiren, tavır alan ve giderilmesi için çaba gösteren bir pratik sergiledi. Bulunduğu her yerde örgüt çizgisini hakim kılan, ölçüleri yükselten, yoldaşlığı büyüten, morali arttıran ve çalışmaların başarılı olmasını sağlayan bir komutan olarak rol oynadı. Mahsum yoldaşımız, bir devrimcinin toplumdaki sıradan insanlar gibi kapitalist modernitenin girdabına kapılıp tüketiciliğe mahkum olmaması gerektiğini belirtti. Bu yüzden kendi şahsında daima değer üreten, yaratan ve gelişme açığa çıkaran bir devrimci olmayı esas aldı. Tıkanmanın olduğu yerde çözümleyici tarzı, önerileri ve çabalarıyla çalışmaların önünü açtı. Bir hırka bir lokma felsefesine inanan Mahsum yoldaş, bu felsefenin sadece maddiyatla ilişkili olmadığını iyi biliyordu. Sadece maddiyatta değil, maneviyatta da bencil olmamak, hep kendini düşünmemek, sorumluluk ve yükün ağırını kendine almak, yoldaşlarına yardımcı olmak Mahsum yoldaşımızın kendisine esas aldığı temel yaşam parametreleriydi. Bu bilinç ve duygularla yaşama bakan yoldaşımız, daima nefsini terbiye etme, eksikliklerini giderme, özeleştiri halinde olma ve kendini mükemelleştirme çabası verdi.
Mahsum yoldaş, Dêrsîm dağlarında Apocu fedai ruhu içselleştirip yaşamsallaştırarak fedai özgürlük tanrıçamız Zîlan yoldaşın ayak izlerini takip etti. Yazdığı bir raporunda bu temeldeki duygu ve düşüncelerini şu sözlerle ifade etmişti: ‘’Belki Zîlan gibi olamam ama O’nun iyi bir öğrencisi olmak için çabalayacağım. Önderlik gerçeğine ve şehitler gerçeğine ancak böyle bir duruş ve partileşme ile cevap olunur. Tecrübelerle dolu geçen bir pratiği geride bıraktım. Bu tecrübeleri Önderlik gerçeğiyle ve şehitlerin vasiyetleriyle yoğurup daha güçlü çıkışlar yapacağıma olan inancım büyüktür. Önümüzdeki mücadele yılında Önderliğe ve Parti’ye olan inancımla yükleneceğimi, partileşmeyi hücrelerime kadar yaymanın çabasında olacağımı belirtiyorum.''
Apocu fedai militan Mahsum yoldaşımız, böylesine inançlı, kararlı ve yüksek bir çabayla pratiğe yöneldi. Düşmana karşı birçok eylemin gerçekleştirilmesinde rol oynadı. Yüksek cesareti ve fedakarlığıyla saldırı eylemlerine katıldı. Düşman operasyonlarını da büyük bir cesaretle karşılayan Mahsum yoldaşımız, 6 Mayıs 2020 günü yanındaki iki yoldaşıyla birlikte Dêrsîm’in Pulur alanında düşmanla temasa girdi. Bu temasta fedaice düşmanla çatışıp son nefesine kadar direnerek düşmana darbe vurdu ve şehadete ulaştı. Riha halkının değerli evladı, yiğit Dêrsîm gerillası ve Apocu fedai militan Mahsum yoldaşı saygıyla anarken, tereddütsüz şekilde yürüdüğü şehitler çizgisinin amansız takipçileri olacağımızı ve tüm şehitlerimizin amaçlarını başararak ruhlarını şad edeceğimizin sözünü veriyoruz.
19 Kasım 2025
HPG Basın İrtibat Merkezi







