“Onları seviyorum, her şeyi onlar için yapıyorum. Genç başladık, genç bitireceğiz.”
Öncelikle şu bilinsin ki, içine doğduğumuz dünyada kimse başkası için her şeyi yapmaz. Ve herkesi sevmez. Ve öyle ki gerektiği yerde de canını ortaya koymaz, onlar için vermez.
Ama bugün Kürdistan'da birileri için canını ortaya koyanlar var. Hem de tanımadıklarını bile yüreğine basarak ölesiye severcesine koyanlar…
Bunun böyle olduğunu bizlere Amed zindanlarında, “Önderliğin ve partinin emeklerine layık olamadık. Mezar taşıma halkına borçlu yazın” diyen Mehmet Xeyri Durmuşlar gösterdi. “Yaşamı uğruna ölecek kadar seviyorum” diyen Kemal Pirler gösterdi. Ve ardından gelişen özgürlük savaşında Beritanlar ve “Keşke canımızdan başka verecek şeylerimiz olsaydı” diyerek düşmanın yüreğinde patlayan Zilanlar gösterdi. Ve yine Sema Yüce gibi; “Nasıl ki gökyüzünde iki güneş yoksa ve olmayacaksa, bir insan için, özgürleşmek isteyen bir kadın için, iki yaşam seçeneği, iki moral merkez olamaz” diyerek canını ateşlere atarak 8 Mart’ın şafağında Newroz'a selam duranlar gösterdi.
Ve bugünde bu yürüyüşçülerin izinden Şengal’de, Kerkük’te, Celawle’de, Rabia’da, Cezaa’da, Serikani’de, Kobane’de, Afrin’de ve ülkenin birçok savaş meydanın da tek bir çıkar gözetmeksizin en ön cephede yürüyenler göstermektedir. Birileri arkasın arkaya kaçarken; sözde paralı, sözde eğitimli, sözde yaşı bilmem kaç, sözde peşmerge yani savaşçı hem de vatan savaşçısı denenler üstelik… Ama daha bıyıkları terlememiş genç erkekler, daha filiz, daha körpecik kızlar dağların doruklarında bilmedikleri alanlarında, ovalara, şehir merkezlerine öne doğru büyük bir yürek atışıyla atıldılar. Tabiidir ki bu atılmalarının nedenlerini sormak ve açığa çıkartmak gerekmez mi?
Verilecek tek bir cevap vardır ki o da; “Her şeyi onlar için yapıyorum” gerçekliğidir. Bu gerçeklik öyle bir gerçekliktir ki hiç kimse ama hiç kimse bu bağı koparamaz, bu bağın arasına giremez, bu bağı gevşetemez. Çünkü bu sağ sevgiyle örülmüştür, bu bağ yürekle işlenmiştir. Ve bu bağ genç başlamakla ve de genç bitirmekle ilgili bir bağdır. Bu bağ Başkan Apo’nun yürek dolu özgürlük tutkusuyla örülmüştür. Gelecek eğer gençlerin ise ve eğer insanlık gelecek günler için yaşadığını dolayısıyla gençlik için çalıştığını, yaşadığını ve de varlığını sürdürdüğünü söylüyorsa, o zaman bunu en ileri düzeyde söyleyen Başkan Apo ve onun ortaya çıkardığı özgürlük hareketidir.
“Hiyerarşik toplumda tecrübeli yaşlıların gençler üzerinde kurduğu baskı ve bağımlılaştırmadan da önemle bahsetmek gerekir. Jerontokrasi diye literatüre geçen bu konu bir gerçektir. Tecrübe yaşlıyı bir yandan güçlü kılarken, diğer yandan yaşlılık onu gittikçe zayıf, güçsüz kılmaktadır. Bu özellikleri yaşlıları, gençleri kendi hizmetlerine almaya zorlamaktadır. Zihinlerini doldurarak bu işlemi geliştirmektedirler. Tüm hareketlerini kendilerine bağlamaktadırlar. Ataerkillik bu olgudan da büyük güç almaktadır. Onların fiziki güçlerini kullanarak dilediklerini yaptırabilmektedirler. Gençlik üzerindeki bu bağımlaştırma günümüze kadar derinleşerek devam etmiştir. Tecrübe ve ideolojinin üstünlüğü kolayca kırılamaz. Gençliğin özgürlük istemi kaynağını bu tarihsel olgudan almaktadır. Yaşlı bilgelerden günümüz bilim adamı ve kurumlarına kadar gençliğe stratejik, hassas denilen bilgilerin en can alıcı kısmı verilmez. Verilenler daha çok onu uyuşturan ve bağımlılığını kalıcılaştıran bilgilerdir. Bilgiler verildiğinde uygulama araçları verilmez. Sürekli bir oyalama değişmez bir yönetim taktiğidir” demesinin ardından, “Gençliğin her zaman özgürlük istemesi fiziki yaş sınırından değil, bu özgül toplumsal baskı durumundan ileri gelmektedir. Ayyaş, toy delikanlı kavramları gençliği küçük düşürmek için uydurulan temel propaganda sözcükleridir. Yine hemen cinsel güdüye bağlamak, serkeşliğe çekmek, ezbere katı doğmalara bağlamak, gençlik enerjisinin sisteme yönelmesini engellemek ve düzeni sağlamakla bağlantılıdır” diyerek gençliğin nasıl ele alındığı açıkça ifade etmektedir.
Başka bir yerde ise: “Özgürlüğe yürüyen bir gençliği tutmak zordur. Gençlik sistemlerin başına en başta bela olan kesimdir. Tarih boyunca bu çok iyi bilindiği için, eğitim adı altında gençlik kurban edilmekten tutalım, akla hayale gelmez uygulamalara tabi tutulmuştur… Yaşlıların zaaf ve gücünden kaynaklanan gençliği bağımlılaştırma ve güdümleme ilişkisi hızından ve yoğunluğundan hiç kaybetmeden hakim sistemlerin en güçlü sürdürücüleri kılınmışlardır.”
Bu duruma karşı yapılması gerekli olan açık değil midir?
“Gençlik toplumsallaşırken büyük tuzaklarla karşı karşıyadır. Bir yandan geleneksel ataerkil toplum koşullanması, diğer yandan resmi düzenin ideolojik şartlanması altında bocalarken, dinamizmiyle yeniliklere açık bir yapısı vardır. Olup bitenler karşısında son derece toydur. Yaşlı toplumun etkisi altında kendine ne biçildiğini keşfetmekten uzaktır. Kapitalist toplumun baştan çıkarıcı bin bir hilesi karşısında nefes bile alamaz. Tüm bu gerçeklikler gençliğe özgün, tuzaklardan çekici, onun özüne uygun bir toplumsal eğitimi zorunlu kılar.
Gençliğin eğitimi büyük çaba ve sabır isteyen bir iştir. Bunun karşılığında dinamizmi ile destanlar yazabilecek ataklığa sahiptir. Amaç ve yöntemi iyi kavradığında başaramayacağı bir iş yoktur. Amaç ve yöntemli yaşamı temel disiplin olarak görüp seferber olduğunda, sabır ve inadı eksik etmediğinde, tarihsel davalara en önemli katkıyı gerçekleştirebilir.
Demokratik gençlik hareketinde böylesi nitelikler kazanmış kadrolar öncülüğünde gelişecek bir hamle, genel demokratik toplum mücadelesinde başarının güvencesidir. Gençliğin dinamizminden yoksun bir toplum hareketinin başarı şansı sınırlıdır. “
Başka bir cümle ile ifade edecek olursak: “Her şey gençliğin tarihsel toplumsal hamleye yeniden doğru ve yetkin katılmasıyla belirlenecektir.”
“Onları seviyorum, her şeyi onlar için yapıyorum. Genç başladık, genç bitireceğiz” sözleri esas itibariyle yukarıda ifade edilen gerçeklerle birebir bağlantılıdır.
Bugün insanlık ayakaltına alınmışken bu ayakaltına alınmışlığın önünü alacak olan kesinlikle ve kesinlikle gençliktir. Gelecek, gençliktir. Bunun için her şey onlar için yapılıyor, bunun için onlar seviliyor. Ama unutulmasın ki onların da yapacakları vardır.
Özgürlük hareketi genç başladığını söylüyor, genç yürüdüğünü ve dolayısıyla gençte bitireceğini yani adaletsizliği ortadan kaldırarak; adil, eşit, çoğulcu, paylaşımcı ve özgür bir dünya yaratacağını belirtiyor. Böyle bir dünya ilk önce gençliğin hayali ve özlemi değil midir? Jerontokratların çokbilmiş dünyasında bıkanlar, onlar değil midir? Her gün ezilen ve horlananlar onlar değil midir? Günlük olarak baskılanan, söyledikleri dikkate alınmayan, itilen yine onlar değil midir? Daha gözlerini yeni açmışken bilmedikleri, anlamadıkları bir ilişkinin içine zorla atılanlar onlar değil midir? O zaman HER ŞEYİ ONLAR İÇİN YAPIYORUM sese cevap vereceklerde onlar değil midir? Onlar, yani gençler olduğu açık olan bir soruya cevabı vereceklerin kesinlikle bu cevaplarını en ileri düzeyde her yerde ama başta da; Şengal’de, Kobane’de, Afrin’de, Cezire’de, Kerkük’te ve tabi ki; Munzurlarda, Araratlarda, Nurhaklarda, Katolarda, Meretolarda, Binboğalarda, Tendüreklerde, Berbıheyv’de, Bagok’ta ve dahası; Karadeniz’de, Toroslarda derken Dalaho’da, Bestun’da ve Kürdistan ile Ortadoğu’da özgürlük sorununun olduğu yerde…
İşte, “Onları Çok Seviyorum” sözlerine verilecek en iyi cevap, Özgürlük Sorununun olduğu her yere akarak bu özgürlük sorununu büyük bir ruh, coşku ve moral ile çözmektir. Bu ise belki de bu sevgiye verilecek en iyi cevaptır.
KASIM ENGİN
- Ayrıntılar
Önder Apo ve Kürt Özgürlük Hareketi PKK, iki kelimeyle yola koyulmuştur: ‘Kürdistan Sömürgedir.’ Şuan üzerinde değerlendirmeye gidilse saatlerce konuşulacak iki kelimedir. Çünkü bu iki kelime üzerinden bugün bir demokratik halk hareketi yaratılmıştır ve tüm insanlığın, hiyerarşik-devletçi zihniyet tarafından sömürülen tüm toplumların, doğanın hatta evrenin sözcülüğünü yapmakta ve mücadelesini yürütmektedir. O gün itibariyle Kürt ve Kürdistan adına değerlendirmeye gidilecek çok fazla bir şey olmamasına rağmen, bir ruhun ürünü olarak geçmişinden aldığı güçle insanları ikna etme yeteneği vardı. Bu da öncesindeki 68 gençlik hareketi başta olmak üzere; tüm ezilmiş, sömürülmüş, zora baskıya maruz kalmış, yok edilmek, tarih sayfalarından silinmek istenmiş toplumların, hareketlerin yürüttüğü mücadelenin verdiği güç ve kararlılıktır. Bunun yanı sıra, tarihin derinliklerinden gelen, kaynağını evrenin özgürlük arayışından alan kültürel toplum olan Kürt halkının özgür yaşamdaki ısrarından kaynağını almaktadır.
Toplumlar iki dinamik güç üzerinden kendisini yaşanılır kılar. Bunlar da kadın ve gençliktir. Kapitalist sistemin bugün itibariyle kendisini toplumların hücrelerine kadar işlemesinin ve toplumsal değerleri zayıflatıp yok etme düzeyine gelmesinin temelinde yatan gerçeklik bu iki olgunun toplumsal etkinliklerinin zayıflatılmasıdır. Bu iki gücün etkisiz ya da işlevsiz olması demek toplumun dıştan gelişebilecek her türden saldırı karşısında hedef olması demektir. Bundandır ki dünyanın neresine bakarsak bakalım, sistemin en fazla üzerinde oyun oynadığı ve düşürmeye çalıştığı gerçeklik kadın ve gençlik olmaktadır. Çokça değerlendirildiği üzere ve Önderliğimizin de belirttiği üzere kadın düşürülmüş olduğu konumundan çıkarılmadığı sürece toplumun kendi öz değerleri temelinde yaşamasının imkânı yoktur. Bu gerçeklik yine gençlik için de geçerlidir.
Hiçbir toplum, geçmişinden bağımsız kendisini yarınlara ulaştıramaz. Geçmiş bugünün aynası olduğu gibi yarınların oluşturulmasında da en etkin ve belirleyici rolü oynar. Bundan kaynaklı geçmişin sadece geçmişte kalmadığını ve yaşanıp bitmediğini algıya çıkarmak önem arz etmektedir. Peki, geçmişi bugünle bütünleştirip, yarınların oluşturulmasına zemin hazırlayacak gerçeklik nedir? Kapitalist modernite, insanları günübirlik yaşamaya iterken, dününü unutturup yarınların süslü hayallerinde boğarken, toplumu kendi gerçekliğiyle yeniden kim buluşturacak? Çarpıtılmış tarihle bugünün sağlıklı yaşanamayacağını, özgür yarınların oluşturulamayacağını biliyoruz. Peki, sadece bilmek yetiyor mu? Bunun gerekleri nelerdir ve öncelikli olarak bu gerekleri yerine getirecek olan güç kimdir?
Muhakkak ki toplumun tüm bileşenleri bu sorumluluk altındadır. Toplumdaki herkesin içerisinde bulunduğu toplumun boğuşmakta olduğu sorunları çözme ve bu temelde mücadele içerisine girme yükümlülüğü vardır. Hakikatin bütünselliğinden bahsediyorsak eğer, bu gerçeklik kaçınılmaz olarak önümüze gelmektedir. Çünkü toplumu genlerine kadar parçalara ayıran hiyerarşik-devletçi sisteme karşı geliştirilecek bir mücadelenin toplumsal bütünlük sağlanmadan başarıya ulaşmasını beklemek beyhude ve boş umuttan öteye gidemeyecektir. Yediden yetmişe, geliştirilecek mücadele bilinciyle, kadınlı erkekli, omuz omuza girişilen bir mücadele ancak sistem karşısındaki zaferi getirecektir.
Ancak öncelikli olarak bu görev gençlerin omuzlarına yüklenmiştir. Çünkü her ne kadar bir bütünsellik gerekiyorsa, bu bütünselliği sağlayacak olan ve toplumun mücadele kararlılığını pekiştirecek olan gençliğin kendisidir. Gençlik toparlayan, örgütleyen, harekete geçen ve kendisiyle harekete geçirendir. Bugün sistemin gençliği olabildiğine geçmişsiz, dününden habersiz bırakmasının temelinde yatan gerçeklik de kaynağını buradan almaktadır. Geçmişinden kopmak demek toplumsal değer yargılarından, kültüründen kopmak demektir. Kültüründen ve toplumu ayakları üzerinde durduran değer yargılarından kopmak ise geleceksiz, sadece bugünle sınırlı kalmak demektir. Ancak oluşum bir an olsun durmamaktadır. Her an kendisini yenilemektedir. Gelişmeler çok farklı boyutlara evrilmektedir. Peki, bu oluşuma ya da zamana nasıl ayak uydurulabilir? Zamanın ruhu nasıl yakalanabilir, nasıl bu temelde olumlu bir pratiğin sahibi olunur? Geçmişinden kopmuş bir gençliğin özgür yarınlar oluşturması mümkün müdür? Ya da toplumun kendi varlığını koruması mümkün müdür? Öyle görünüyor ki verilebilecek tek bir cevap vardır. O da hayır!
İşte PKK hareketi bu gerçekliğin bilincinde, gençliğe öz sorumluluklarını kavratma ve bu temelde toplumu yaşanılır yarınlara ulaştırma kararlılığı ve inancıyla gençliğe yaklaşmaktadır. Kapitalist sistemin aksine gençliği daha da donatmakta ve ayakları üzerinde durdurarak topluma öncülük etme gücünü aşılamaktadır. Daha doğrusu toplumun gençlikten beklediklerini pratiğe koymaktadır.
PKK bir gençlik hareketidir. İlk etapta bu kulağa bir slogan gibi gelebilir. Ancak bu bir slogan değildir. Olabildiğine gerçek ve yaşanılırlığını sürdürmektedir. İlk grup aşamasından, partileşmeye kadar, ülke dışına çıkıp devrimci atılımlar yapmasına, gerilla sayısı on binlere ulaşıp paradigmal değişim sağlanıncaya kadar bir gençlik hareketi olarak PKK, demokratik direniş hareketlerinin saflarında yerini aldı. Nasıl ki şamanlara karşı doğal toplum gençliği bilinçlenme ve mücadele etme gereği duyduysa, şimdi PKK hareketi ve PKK’nin öncü gücü olan gençlik, şamanların yaratmış olduğu tanrılarla mücadele yürütüyor. Kürdistan başta olmak üzere; Kürtlerin yaşamış olduğu her hangi bir yere bakacak olursak sistemin Kürt gençleri üzerindeki baskı ve saldırılarını çok rahat göreceğiz. Çünkü PKK hareketinin, gençliği özüyle buluşturma mücadelesi büyük ölçüde başarıya ulaştırılmıştır. Nasıl ki toplumun ruhu gençlikse, PKK hareketinin ruhu ve beyni de gençliktir. Çünkü PKK toplumsal kültür hareketidir. PKK, tarihin her döneminde sistem karşısında direniş bayrağını kaldırmış her hareketin sürdürücüsü ve özgür yaşam takipçisidir.
Gençlik, özü itibariyle sistem karşıtıdır. Sistemin ‘anlamsızlaştırma’ ve ‘hissizleştirme’ saldırılarına en çok maruz kalan kesimin gençlik olması bu gerçekliği doğrulamaktadır. Çünkü anlamından ve hissiyatından koparılmış bir gençlik özünden boşaltılmış gençliktir. Ancak sistemin her türden saldırısına rağmen, yine mücadele alanlarına çıkan ve sistemi alaşağı edip deviren gençlik olmaktadır. Günümüz itibariyle gençliğin düşürülmüş olduğu durumu göz önünde bulundurduğumuzda, varolan gerçekliği çok daha net bir şekilde göreceğiz. Özellikle sistemin ‘üç s’ ile en çok yönelimde bulunduğu kesim gençlik olmaktadır. Bunun yanı sıra; uyuşturucu maddeler yoluyla gençliğin varolan potansiyeli minimize edilmek ve gerektiğinde kendi ihtiyaçları temelinde kullanılmak istenmektedir. Uyuşturucu maddeleri sadece çekilen ya da damardan alınan maddelerle sınırlı tutmak yetersiz ve üstün körü olacaktır.
Kapitalist sistem şekilselliğinin en çok uygulama alanı gençlik olmaktadır. Sahte, süslü olan her şeyin güzel olarak benimsetilmiş olması tamamıyla bunun ürünüdür. Hemen her gün değişen modalarla gençliğin toplumsal gündemi işgal edilmekte, bu sayede varolan sorunlardan uzak tutularak uyuşturulmaktadır. Özden yoksun maddi gerçekliklerle gençliğin gözü ve gönlü boyanmakta, mekanik bir hale getirilmektedir. Kapitalist sistemin yapmak istediği de; manevi değerlerden, toplumsal olan her şeyden uzaklaştırılan, hayatı yaşadığı anla sınırlı gören, özü görülmeksizin, rengine, şekline, sözde güzelliğine aldanılan her bir şeye sıkı sıkı sarılan gençliğin oluşturulmasıdır. Evde, sokakta, işte, okulda, yaşamın her alanında kendi bireysel sorunlarıyla sınırlı kalmış bir gençliğin toplumsal olana ne derece yönelim sağlayacağı tahmin edilmektedir.
Bırakalım toplumsal alan sorunlarına cevap olmayı, aile içerisinde bile yaşanan ya da yaşanabilecek olan sorunlara reflekssiz kalması kaçınılmazdır. Çünkü hemen hemen yaşamın her anında sistem oluşturmuş olduğu araçlar vasıtasıyla gençliği kendine çekme çabası içerisindedir. TV, internet, para, moda, gittikçe sermaye alanı haline gelen futbol, kadın üzerinden geliştirilen seks pazarı, sanat adı altında gelişen yozlaştırma ve kendine yabancılaşma kültürü vb. daha birçok yöntem denenerek bir şekilde toplumsal gerçekliklerden uzaklaştırılmakta ve müthiş bir bireycilik geliştirilmektedir.
PKK hareketi, gençliği kendi özüyle buluşturma hareketidir. Çünkü PKK’nin mücadelesi çalınmış anlam ve hissiyatın yeniden kazanılması mücadelesidir. PKK gençliği de anlamı ve hissi kendisinde yaşamsallaştırarak her an daha güçlü bir şekilde kapitalist sistem karşısında mücadele etmektedir.
Her şeyden önce gençlik, tarihinden aldığı güçle, doğru reflekslerin sahibi olan ve bu temelde doğru zamanda öfkesini dışa vurandır. Toplumsal olana sıkıca sarılan, her türden bireyci davranıştan kaçınan, bireycileştiren yaklaşımları fark edip, kendini örgütlülüğe kavuşturarak sağlam duruşuyla cevap olandır. Gençlik, sistemin oluşturduğu ve her an oluşturmaya devam ettiği zayıf ve kendi kendini tüketen kişilik şekillenmesine karşı anı anına mücadele içerisinde olan ve kendini toplumsal ahlaki-politik dinamikler üzerinden oluşturandır.
Gençlik toplumun eylem gücüdür. Yaşanan toplumsal sorunları çözme yolunda en önce, en kararlı adımı atandır. PKK hareketinde de gerçeklik böyledir. Gençlik, zaman ve mekânı doğru yakalayan, nasıl hareket edeceğini bilip, araçlarını belirleme konusundaki duyarlılığıyla; toplumun en önemli anlam oluşturma ve eylemiyle mücadelesini başarıya ulaştırma gücüdür. Gençlik, toplumun ihtiyaçlarını tespit eden, doğru yer ve zamanda müdahalelerde bulunan ve büyük başarmada ısrar edendir. PKK hareketinin yenilmezliği de buradan gelmektedir. PKK gençliği her an kendisini yenileyerek ve oluşturarak sürecin gereklerine cevap olmaktadır.
Genç olmak inisiyatifli olmak demektir. İnisiyatif, birilerinin denetiminde olmadan, birilerinin ne söyleyeceğini, nasıl karşılayacağını beklemeden, toplumsal değer yargılarını koruma yolunda kararlıca yürümektir. İnisiyatifli gençlik; yapmaktan korkmayan, yaptığının arkasında durarak her türden baskıya karşı direnen ve toplumu değişime zorlayandır. PKK hareketi, inisiyatifi elinden alınmış gençliği tekrar inisiyatifli hale getirerek, gençliği; toplumsal inşada öncülük misyonuyla donatmıştır.
Gençlik, hiyerarşik-devletçi sistem tarafından insanlara dayatılan ve kişilikte çürümelere, çirkinliklere, bireyciliğe sebep olan, hiçbir şekilde toplumun ihtiyaçlarını gözetmeyen, buna cevap olmayan yanları söküp atandır.
Gençlik monotonluğu ve tekrarı kendisine kabul etmeden, hep yeninin peşinde koşandır. Yeniyi oluşturma yolunda amaçlar edinen ve bu amaçlar uğruna durmaksızın mücadele içerisine girendir. PKK’de genç olmak sunulu olanı reddetmek, çekili her türden sınırı yerle bir etmek demektir.
Hâkim sistemde görüldüğü üzere genç olmak demek, kendi başına, toplumdan kopmak demektir. İstediğini istediği gibi yapma ‘özgürlüğüne’ sahip olmak demektir. Toplumsal sorunlara bulaşmayıp, sorunları ya da toplumsal ihtiyaçları bazı kesimlere havale edip gönlünce yaşamak demektir. Geçmişin bilinci ve geleceğin hayallerinden soyutlanarak, gününü gün etmek demektir…
Ancak PKK hareketi, gençliğe ve topluma dayatılmış bu anlayışları yaşam felsefesi ve gençliğe olan bakış açısıyla tepe taklak etmiştir. Çünkü PKK’de gençlik; toplumsal olmak demektir, içine girdiği her eylemi toplumsal çıkarlar temelinde gerçekleştirmek demektir, toplumda yaşanan sorunları en önce göğüsleyip doğru çözümleri üretmek demektir, toplumsal ihtiyaçları bir yerlere havale etmeden kendi görev ve sorumluluklarının bilincinde olmak demektir, doğru bir geçmiş ve özgür birgelecek hayaliyle kendisini donatmış olan demektir.
Deniz GEM
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 6 Eylül günü saat 09:00'da Şengal'e bağlı Geliye Şilo bölgesinde gerilla güçlerimiz Daiş Çetelerinin bir grubuna eylem gerçekleştirmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 5 Eylül günü saat 17:00'da gerilla güçlerimiz Şengal girişinde bulunan Qesra Şemdin Gazinosunda bulunan çetelere yönelik iki suikast eylemi gerçekleştirmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 4 Eylül günü sabah saatlerinde Şengal'in doğusunda bulunan Herdan köyünde gerilla güçlerimiz ile Daiş çeteleri arasında bir çatışma yaşanmıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 3 Eylül günü saat 17:30'da Gerilla güçlerimiz Şengal girişinde Daiş çetelerine ait bir araca ağır ve ferdi silahlarla bir saldırı eylemi gerçekleştirmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 2 Eylül günü saat 16:00’da işgalci TC ordusuna ait savaş uçakları Medya Savunma Alanlarımızdan Xakurke bölgesi üzerinde uçuş gerçekleştirmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 1 Eylül günü saat 17:00'de gerilla güçlerimiz Şengal'e bağlı Verdiye Köyünde bulunan Daiş çetelerine karşı suikast eylemi gerçekleştirmiştir. Gerçekleşen bu eylemde 2 DAİŞ çetesi öldürülmüştür.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 1 Eylül sabah saat 7.00'de Şengal - Xanesor yolunda hareketlilik geliştiren DAİŞ çetelerine yönelik gerille güçlerimizce bir eylem gerçekleştirilmiştir. Çetelere ait araçların hedef alınarak etkili vurulmuştur.
- Ayrıntılar
Parti içi gelişmelerin yoğun ve aynı zamanda sorunlarla birlikte gelişmesi, bizim açımızdan bir ölüm kalım meselesidir. Tam istediğimiz gibi olmasa da, gelişme vadeden sonuçların olduğu bilinmektedir. Her zaman olduğu gibi, üzerinde çok iyi durup elde olanın anlamı çok iyi düşünülürse, dolayısıyla geleceğe aktarımı her yönüyle planlı ele alınırsa, kaybettiklerimizin yanında kazancımızın çok yüksek olduğu görülecektir.
1988 Yılının ağırlıklı bölümü geride kalıyor. Aslında gelişmelerimizi zirveye doğru çıkardık. Aynı zamanda bir hareketin sağlıklı gelişmesi, eğer bu hareket silahlı mücadele hareketiyse çok şey ifade eder. 15 Ağustos Atılımı'nın gelişme hızından hiçbir şey kaybetmeden dört yılı geride bırakmasıyla beraber küçümsenmeyecek başarılara imza atılmıştır. Bunun gereklerinin yerine getirilmesiyle birlikte geleceğin zaferini yakalamak mümkündür. Bunun yüksek düzeyde ideolojiyle toplumsal ve ulusal kurtuluşa yol açacak biçimde temelleri atılmaktadır.
Son derece iddialı bir durumu yaşıyoruz. Halkımızın bir kördüğümden ibaret olan ulusal ve toplumsal kaderinin çözümünde en iddialı duruma ulaştık. Halkımızı gerek düşünceye ulaştırmada olsun, gerek bunu çok geniş halk yığınlarına meletmede olsun, gerekse de bunu bir halk eylemine dönüştürmede olsun, ülke içi ve dışındaki tartışma platformu çok zengindir. Gündeme hâkim olan gerçek, her türlü güvensizliğin aşıldığı, kendi gerçeğine olanca hızıyla yönelmenin sağlandığı bir durumdur. Bu, fiziki anlamda verilen kayıpların, diğer taraftan düşmana verdirdiğimiz kayıpların da çok ötesinde bir anlam ifade ediyor. Dolayısıyla anlamı çok daha büyüktür. Her iddialı devrimci için, özellikle örgütsel faaliyetin devrimde zafer sağlanmadaki vazgeçilmezliğini iyi bilinler için, dönem gelişmelere açık hale gelmiştir.
Tarihsel sorunları çözme durumunda olan her önemli mücadele ve hareketlerde şüphesiz ki kayıplar kaçınılmazdır. Eğer bu kayıplar daha kötü yenilgileri davet etmiyor ve bilakis önemli gelişmeleri aralıyorsa, ne kadar acı olursa olsun bunlara katlanmak mümkündür. Eğer bunlardan yeterince dersler çıkarılırsa, profesyonel savaşçılık sanatında seyretmek işten bile değildir. Biz, bu noktayı da yakalamış durumdayız.
Şüphesiz bütün bunları, tarihsel gerçeklerimizi ortaya serme, bunu halkımızın en geniş kesimlerine aktarabilme ve öncü hareketin çözümlenmesiyle iç içe ele almak gerekir. Parti çözümlenmeden bu gelişmeleri yaşamanın mümkün olmadığı, kendi pratiğimizde defalarca ortaya çıktı. Parti'yi çözüme götürme, bugün bütün dünyanın ve Türkiye'deki aydın sol muhalif çeşitli güçlerin dikkatini çekme durumundadır. Kürdistan'da PKK önderliği, dikkatlerin yoğunlaşmasına yol açan bir durumdur. Bunun da kıyasıya bir mücadele anlamına geldiği açıktır. Bunu da yaşıyoruz.
Bizim metodumuz, sorunları ve kendini saklamaya, örtbas etmeye mahal vermeyen bir metodudur. Kendini olanca açıklığıyla ortaya seren, yetmezliklerin ve hataların her yönüyle ortaya çıkmasını sağlayan bir yöntem söz konusudur. Bu, kendine güvenen kişiliklerin, hareketlerin cesaret edebileceği bir iştir. Bunu gerçekleştirdik, gerçekleştiriyoruz. Her şey bitmiş anlamına gelmiyor. Önemli gelişmelerin yaşandığını görüyoruz. Bu her şeyin kazanılması; vatanın kazanılması, insanın kazanılması, bireyin kazanılmasıdır. Bunlar olmadan insanlık iddiasında, insanlık davasında fazla iddialı olamayız. Bu konuda kendimizi fazla dürüst ve onur sahibi kılamayız. Bunun günlük yaşam açısından bile ne kadar vazgeçilmez bir önemde olduğu açıktır. Bunları da sıcağı sıcağına sürekli yaşadık. Bütün Parti bu gerçekleri yaşarken, hareketimizin temel eğitim okulunda da bütün yoğunluğuyla yaşamaya ve yaşatmaya çalıştık.
Hepiniz çok değişik alanlardan, değişik sorunlarla geldiniz. Bin yıldan beri paramparça edilmiş, sürülmüş, inkâra uğramış, çarpıklaştırılmış, kısacası ulusal ve toplumsal özellikleri olumsuz yönde derinleştirilmiş, daha da kötüsü her türlü yabancı etkiye alabildiğine açık hale getirilmiş, kendisi için konuşmayan, görmeyen, duymayan bir oluşum iliklerine kadar yaşanmış. Ama çok sınırlı da olsa Parti'nin ışıklı yolunda bir tercih yapılmış ve bu temelde yola çıkarak saflarımıza gelmişsiniz. Her şeyin alacakaranlık olduğu koşullardan, sınırlı bir aydınlanmanın gerçekleştiği böylesine bir ortama gelmek başlı başına büyük bir olaydır. Açık ki burada birçok şey netleşecek, zayıflıklar aşılacak, noksanlıklar giderilecek, gerçeklerimiz gün yüzüne çıkacak ve bunlarla kişilik yeniden inşa edilecektir. Bunlarla yeniden bir ulusun kuruluşunu göreceğiz, özgür bir toplumun gelişmesini kararlaştıracağız. Tüm bunlar ise, Parti ölçülerini kendi şahsında ispatlayacak militanlaşma temelinde olacaktır. Görülüyor ki, bu dev gibi bir çalışmadır, onu da burada yaşamaya çalıştık.
Şunu çok iyi biliyorduk ki, son derece önyargılı, aldatıcı bir yığın beklenti yaklaşımı vardı. Biz bunlara büyük bir sabırla yaklaşma yöntemini esas aldık. Ne gerçekleri örtbas etme, işleri çok olumlu gösterme, ne de hepsini kendi hatasında, yetersizliğinde boğma gibi yollara sapmadık. Devrimleşmeye en yatkın yöntemle yaklaştık. Bu da bizim dünya görüşümüzden kaynaklanıyordu. Bunun sayesinde de bildiğiniz gelişmeleri yaşıyoruz.
Bu anlamda devrenin çok önemli bir aşamayı teşkil ettiğini belirtmek gerekir. Bundan önceki devre de bunu söylemiştik. Bizim bir ilkemiz veya Parti'yi geliştirmede bir özelliğimiz var; her devreyi bir öncekinden daha güçlü, her aşamayı bir önceki aşamadan daha güçlü, her yılı önceki yıldan daha güçlü kılmak bizim temel ilkemizdir. Nitekim bu devrede de gerçekleşen bu oluyor. Bu devre ile, bundan önceki devreyi kıyaslama açısından söylemiyoruz, bu durum bütün mücadele tarihimiz açısından böyledir. Bu aşamada geldiğimiz nokta, ulusal kurtuluşta olsun, Parti gelişiminde olsun bir doruk noktasıdır. Aynı zamanda bizim Parti gerçeğimize karşı tutarlı olmamızın, verdiğimiz söze bağlı olmamızın da bir gereğidir.
Bunun nasıl kazanıldığını ortaya koymaya çalıştık. Kazanan kişiliğin nasıl gelişmesi gerektiğini ve bunun özellikle Kürdistan'da ne ifade ettiğini ortaya koyduk. Bunun dışında bir gelişmenin neden sürekli başarılarla dolu olamayacağını da belirttik. Belki sınırlı bir kavrayışa ulaşmışsınızdır, ama bu kavrayışla bile, yaşananların üstünlüğünü rahatlıkla kabul edecek durumdasınız. Bunu düşman bile kabul edebiliyor. Bu, aynı zamanda gerçeğin kendi lehimize olduğunu, çözümün bizde sağlandığını ortaya koyuyor. Bu basit bir kazanım değildir. Çağa dayatılan bir yaklaşım, kendi kör kaderimize dayatılan yaklaşımdır. Bunun zaferi bir avuç insanla sınırlı kalmayacaktır. Hatta bir halkın kaderini çözmekle de kalmayacak, aynı zamanda uluslararası etkileri de kaçınılmaz olacaktır. Bu durumdan ne böbürleniyoruz, ne de "zorluklar var, bunlar ağır ve sancılı gelişti" diyerek kendimizi yere atıyoruz. Gelişmeler dünya görüşümüzün, yaşantı tarzımızın, planlı çabalarımızın anlamlı bir sonucudur. Bununla da yetinmeyeceğimiz çok açıktır.
Dava arkadaşlarımız, Partili yoldaşlarımız ve dürüst olan, kişiliğini mücadeleye katmakta çok özlü bir biçimde kararlı olanlar için bugünler çok önemlidir. Bugünleri yakalamak, bugünleri Parti gerçekliğiyle donatmak büyük anlam ifade ediyor. Eğer gerçek militanlarsa bu böyledir. Basit ve güncel bazı tutkularını kurtarmak istiyorlarsa, çok yüzeysel bazı amaçlar yerine getirildiğinde tatmin oluyorlarsa, bizden fazla alacakları bir şey olamaz. Köklü davaların takipçisi olanlar açısından gelinen nokta eşsizdir. Bizi gerçekçi kıldığı kadar, iyimser kılan, ama aynı zamanda son derece ihtiyatlı ve planlı olmaya da iten nedenler bunlardır.
Yeni gelen bir çok eğitim adayımız var, Partili adaylar var. şüphesiz gerçeklerimizin yeni kavrayışıyla yüzsüzedirler. Eğitim adaylarımıza söyleyeceğimiz şudur; mümkün olduğu kadar önyargılı ve aldatıcı yaklaşımları bir tarafa bırakmalıdırlar. Kendi ulusal, toplumsal ve sınıfsal gerçeklerini bilince çıkararak, insan topluluğu için vazgeçilmez öge olan ileri insana, yücelme durumunda olan insana özgü niteliklerini konuşturarak yaklaşmayı bilmelidirler. Sabırlı olduğu kadar, dürüstlüğü ve açıklığı da esas almalıdırlar. Bu konuda insan yeteneğinin çok şeye kadir olduğunu bilmelidirler. Aynı zamanda bunların ancak eğitimle sağlanabileceğini unutmamalıdırlar. Bu da esas itibarıyla Parti tecrübesinin sağlıklı özümsenmesi anlamına gelir. Sadece burada verdiğimiz bazı bilgilerle yetinilemez. Aslında bu bilgiler, eğitimimizin belki de yüzde beşini bile bulamayacak kısmıdır.
Burada bir halkın gerçekliğini tüm yönleriyle ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Bu halk Kürdistan halkıdır ve büyük bir yokluğun içine itilmiştir. Yalnız emperyalist güçler, gerici kuvvetler açısından da değil, sosyalist ilerici güçler açısından da Kürdistan halkının ülke ve tarih gerçekliği inkâr edilmektedir. Hatta bu durum bizzat halkımızın kendisinin de onayladığı bir durum olarak ortaya çıkmıştır. Bu anlamda halkımızın kendi kaderini çizme konusunda iddiasız olduğu bir durumla karşı karşıya kaldık. Bundan da öte, tehlikeli bir tarzda kendini inkar sürecini yaşanmaktaydı. Kendine güvenin yok edildiği, ayağa kalkmanın çok umutsuz görüldüğü bir ortamda yola çıkan bir hareketiz. Bütün bu olumsuzluklara rağmen, kendi tezlerimizi ortaya koyduk. Halkımız yeniden güvene ulaşarak ulusal ve toplumsal dirilişe katıldı. Bunun için en ileri bilimi kılavuz edindik. Aynı zamanda bunun yol ve yöntemini bulduk. Bununla da yetinmedik, bunun için çok değerli cesaret örneklerini gösteren şehitlerimizle örgütlenmemizi güçlendirdik. Bir dava yarattık ve bu davayı başta halkımıza olmak üzere, çağa ve tüm güçlere kabul ettirdik. Eğitimde alınması gerekenin özü; bunların nasıl yaratıldığı ve bunların bizde nasıl bir daha geri dönmemecesine ve sökülüp atılmamacasına kökleşmesi gerektiği sonucudur. Eğer bu eğitim, bu anlamda sağlanırsa, bizde kişilik son derece güçlenir. Birçok şeye kadir olabilecek noktaya gelebilir. Bunun daha ilk basamaklarını tırmanıyorsunuz. Hepiniz açısından bu böyledir.
Biz bunları ortaya koyarken, bir vatan davasını, insanlık davasını ortaya attık. Bireysel özgürlük davasını da bunlarla iç içe ele aldık. Ancak şunu iyi bilmek gerekir ki, yiğit ve mert insanlar olmak isteniyorsa, bu, vatan ve insanlık davasına her şeyiyle katılmakla olur. Hatta tüm olumlu vasıflara ulaşmanın yolu budur. Biz insanımıza bunu dayattık. Herkes böbürlenerek kendisini büyük görüyor, bir şey sayıyordu, ama hiçbir saygınlığımızın olmadığı, kabul görür yanımızın olmadığı ortaya çıktı. Eğer saygı ve onur istiyorsak, kabul görmek istiyorsak, doğru yola girmeye cesaret edilmelidir. Bizim tutturduğumuz doğrultu budur, cesaretimiz de buradan kaynaklanıyor. Bunun için her türlü fedakârlığa katlanılıyor. PKK'nin büyümesi de tamamen bu nedenledir. Bunlar tüm açıklığıyla gündeminize oturtulmuştur. Vicdanınızın önüne, düşünce yeteneğinizin önüne konulmuştur.
1988
Reber APO
- Ayrıntılar