Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan 6 Mayıs 1972 yılında idam edildiler. Öncelikle, Denizlerin ve yoldaşlarının direnişleri önünde Kürdistan gerillaları olarak, saygılıyla eğiliyor, anıları ve mücadelelerini mücadelemizde yaşatma sözümüzü yineliyoruz.
PKK özgürlük savaşçıları olarak direnişimizin mihenk taşlarının en önemlilerinden olanların Denizler olduğunun bilinciyle gerillalar olarak her zaman Denizlere, Yusuflara ve Hüseyinlere bağlı kalarak yıllardır Kürdistan dağlarının doruklarında mücadelemizi sürdürüyoruz.
Başkan Apo bizlere PKK’nin kuruluşuna giden yolu anlatırken andığı en büyük değerlerden bir tanesi de Denizlerin direniş gerçekliği olmuştur.
Başkan Apo’nun: “THKO Önderi Deniz Gezmiş ve iki yoldaşının idama götürülüşlerini görmüştüm. TİKKO Önderi İbrahim Kaypakkaya’nın aynı dönemde Diyarbakır Zindanında işkenceye karşı direnerek şahadeti de etkileyiciydi. Her üç önderin Kürt halk ve ulus gerçekliğini hayatları pahasına dile getirişlerine tanık olmuştum. Şüphesiz ikinci sırada gelen bir dizi başka etmenle birlikte, gençliğin bağrından çıkan bu önderlerin hakikat uğruna şahadetleri, beni kendi öz gerçekliğim üzerine yürümeye cesaretlendiren temel etkenlerdi” demesinin yanı sıra: “Benim açımdan Kürtlerin devrimci tarzda varlığı, başta Mahir Çayan, Deniz Gezmiş ve İbrahim Kaypakkaya ile arkadaşlarının ölümleri pahasına kelime olarak bu kavramı dile getirmeleriyle kanıtlanmıştı. Gerisi mevcut statüden kurtuluş ve özgürlük sorunuydu. Sömürge Kürdistan teorisi bu yolda doğru bir başlangıçtı”.sözleri PKK hareketinin oluşmasında esinlendiği temel değerleri dile getirmektedir.
Denizlerin 6 Mayıs 1972 yılında idam sehpasına hiçbir tereddüt göstermeden gittiklerinde sarf ettikleri sözler neden Denizlerin Kürdistan özgürlük savaşçılarının en büyük değerleri olduklarını da gösterir.
Deniz Gezmişin: “Yaşasın tam bağımsız Türkiye! Yaşasın Türk ve Kürt halklarının kardeşliği! Yusuf Aslan’ın: “Ben ülkemin bağımsızlığı ve halkımın mutluluğu için, bir defa, şerefimle ölüyorum. Sizler, bizi asanlar, şerefsizliğinizle her gün öleceksiniz! Yaşasın devrimciler! Kahrolsun faşizm!” haykırışı, Hüseyin İnan’ın: “Yaşasın işçiler, köylüler ve yaşasın devrimciler. Kahrolsun faşizm!” çağrıları dediğimiz gibi Kürdistan gerillasına her zaman büyük moral ve coşku ile cesaret aşılamıştır.
Aradan tam 41 yıl geçti. Denizlerin direniş ruhunu andığımız bugünlerde Kürdistan’da verilen mücadelenin halkların kardeşliği temelinde verildiğini, inadına halkların kardeşliği diyerek bugünlere geldiğimizi de belirtelim.
Başkan Apo öncülüğünde başlatılan yeni süreç halkların kardeşleşmesi üzerinedir. Ve bu kardeşleşme esas olarak bizlere Denizlerden, Mahirlerden, İbrahimlerden ve nice özgürlük savaşçısı militan kişiliklerden bize kalmıştır.
Önder Apo’nun 2013 tarihsel Newroz mesajında-çağrısında; “Kürdistan ve Anadolu tarihine yaraşır şekilde tüm halkların ve Kültürlerin eşit, özgür ve demokratik ülkesinin oluşması için herkese büyük sorumluluk düşüyor. Bu Newroz münasebetiyle en az Kürtler kadar Ermenileri, Türkmenleri, Asurları, Arapları ve diğer halk topluluklarını da yakılan ateşten kaynaklı özgürlük ve eşitlik ışıklarını, kendi öz eşitlik ve özgürlük ışıkları olarak görmeye ve yaşamaya çağırıyorum” sözleri Denizlerin 41 yıl önceki sözlerine verilen yanıttır.
Bunun için diyoruz ki Denizlere inananları, Yusuflara arkadaş olanları, Hüseyinlere yoldaş olanları, onların hayallerini gerçekleştirmek için yeni bir süreç başlatan Kürdistan gerillasının yanında yer almaya çağırıyoruz.
Önder Apo’nun: “Bütün Zin’ler ve Adule’lerin, Mem ve Dervişe Abdi’si de oldum. Mani’lerin, Mazdek’lerin, Babek’lerin son ahından tutalım, Hüseyin’in Kerbela yalnızlığını, Hallacı Mansur’un hakikat aşkını, Pir Sultan’ın dostluk rütbesini de taşıdım. Deniz’lerin, Mahir’lerin, İbrahim’lerin arkadaşıydım. Mazlum, Hayri, Kemal ve Ferhat’ların intikam savaşçısıydım” diyerek Denizlerin intikam savaşçılığının onların yaratmak istediklerinden hayata geçirmekten geçtiğini bilerek Denizleri analım.
Not: 6 Mayıs 1972 yılında Denizleri faşizmin ruhunu yaşayan güruhlar idam sehpalarına götürenleri lanetlerken, aynı zihniyetin sahibi olupta 6 Mayıs 1916’da Suriye’nin başkenti Şam’da onlarca Arap aydınını asarak katleden İttihatçı ve Terakkici zihniyetini de lanetliyoruz.
Ve yeniden yaşasın halkların kardeşliği diyoruz.
Kasım Engin
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
7 Mayıs günü 14.00 ile 14.30 saatleri arasında Hakkari’nin Şemdinli ilçesine bağlı Paygeha Kemalokê, Mil bahare, Birêzer alanlarına yönelik işgalci TC ordusu tarafından obüs ve havan toplarıyla bir bombardıman düzenlenmiştir.
- Ayrıntılar
Kürdistan Halkına ve Demokratik Kamuoyuna!
Önderliğimizin başlattığı Türkiye’yi demokratikleştirme, Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa süreci önemli bir aşamaya gelmiş bulunmaktadır. Önderliğimizin tarihi Newroz çağrısı ardından alınan ve 23 Mart’tan itibaren yürürlüğe giren ateşkes kararı hareketimiz tarafından kamuoyuyla paylaşılmıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 6 Mayıs günü 00.00 ile 01.00 saatleri arasında Hakkari’nin Yüksekova ilçesine bağlı Oramar mıntıkası sınırları içinde bulunan Şehit Gafur alanına yönelik işgalci TC ordusu tarafından obüs ve havan toplarıyla bir bombardıman düzenlenmiştir.
- Ayrıntılar
Basına Ve Kamoyuna!
1. 3 Mayıs akşam saat 21.00 ile 23.00 arası Şırnak'ın Qileban ilçesi çevresinde bulunan Wacip tepesi ve Çete tepesinde bulunan işgalci TC ordusu etrafına ışıldaklar atarak arazi kontrolü yaparak araziye rast gele ateş açıyor.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 30 Nisan günü saat 12.00 ile 12.30 arasında işgalci TC ordusuna ait savaş uçakları Medya Savunma alanlarımızdan Xakurke bölgesi üzerinde alçak uçuş yapmıştır.
- Ayrıntılar
Basına Ve Kamuoyuna!
1. 30 Nisan günü saat 24.00 ile 0.30 arasında işgalci TC ordusuna ait savaş uçakları Medya Savunma alanlarımızdan Kandil bölgemizde alçak uçuş yapmıştır.
- Ayrıntılar
KCK(Koma Civakên Kurdîstan) 25 Nisan günü Kandil’de yaptığı tarihi basın toplantısında “Gerillanın 8 Mayıs’tan itibaren Kuzey Kürdistan’dan Güney’e çekileceğini” açıkladı. Eğer süreç karşıtları tarafından provoke edilmez ve engellenmezse gerilla Medya Savunma Alanlarına çekilecek. Beklendiği gibi, çekilme gerilla kurallarına göre, belli bir plan dahilinde, örgütlü ve disiplinli olacak. Askeri ve siyasi operasyonların devamı ile halka ve gerillaya yönelik katliam saldırıları çekilmeyi durdurma nedeni sayılacak.
Böylece Kürtler çözüm sürecinin başarısı için çok tarihi bir adımı daha atmış oldular. İlk önce 2011 ve 2012 yıllarında aldıkları savaş esirlerini serbest bırakmışlardı. Ardından Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın tarihi Newroz Çağrısı gündeme gelmişti. Bu çağrıya dayanarak da KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı 23 Mart’ta ateşkes ilan etmişti. Şimdi Kandil’den yapılan geri çekilme çağrısı hem bu süreci tamamlıyor, hem de PKK’nin yeni süreç karşısındaki tutarlılığını ve başarı isteğini gösteriyor.
Bu biçimde, söz konusu yeni sürecin geliştirilmesinde PKK ilk aşamada üzerine düşenleri tamamıyla yapmış oluyor. Böylece ikinci aşamanın önünü tümüyle açmış oluyor. Önemli olan geri çekilmenin başlatılması, bu iradenin gösterilmesidir. Bu yapıldıktan sonra artık arkası gelir. Yani ciddi provokasyonla karşılaşılmazsa gerilla geri çekilir. Karşılıklı gösterilecek duyarlılık da bu tür engelleme girişimleri için zemini ortadan kaldırır.
Şimdi 25 Nisan Kandil açıklamasıyla birlikte PKK üzerine düşeni yapmış oluyor. Türkiye’nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun demokratik siyasi çözümü önünde savaşı engel gören ve bundan da PKK’yi sorumlu tutanlar açısından artık engel ortadan kalkmış oluyor. PKK kendini engel olmaktan çıkardığı gibi, siyasetin önünü açmış ve demokratik siyasete ciddi bir güç vermiş oluyor.
Gerçi PKK önceden de siyasetin önünde bir engel değildi. Sadece silahlı mücadele yürütmediği gibi, savaşın gündemleştirilmesi ve sürdürülmesinin de birinci sorumlusu değildi. Birinci savaş sorumlularının, sonuncusu AKP hükümeti olan özel savaş hükümetleri olduğunu herkes biliyor. Buna rağmen, sömürgeci egemenlikten yana olan birçok çevre, tarafgirliği nedeniyle, PKK’yi sorumlu tutuyordu. Şimdi geri çekilmenin ilanıyla artık bu tür görüşler de tümden aşılmıştır. Şimdi sıra “Şu çatışmalar olmasa demokratikleşme ve Kürt sorununu hemen çözeriz” diyenlere gelmiştir.
Böylelerinin az değil, sayı ve çeşitlilik bakımından çok oldukları bilinmektedir. Eğer geçmiş süreçlerde zaman zaman yaşandığı gibi ipe un sermez, tersine verdikleri söze sahip çıkar ve sözlerinin eri olurlarsa, o zaman Türkiye temel sorunlarının çözüldüğü derin bir demokratik dönüşüm sürecine girer. Sayıları çok ve kuvvetli oldukları için de bu demokratik değişim ve dönüşüm hızla gerçekleşir.
Fakat ipe un serme eğilimlerinin az olmadığı da daha şimdiden görülmektedir. Örneğin, bazı TV kanallarındaki sözde tartışmacılar, geri çekilme ilanı ardından bunun anlamını değerlendireceklerine, “Irak’a çekilen silahlı güçler ne olacak?” demeye başlamışlardır. Tabi “İlerde bunlar tehdit unsuru olmaz mı?” sorusunu da ekleyerek. Derler ya, merdî kıptî şecaat arzederken sirkatin söylermiş. Böylesi sözlerin sahipleri, PKK’nin tehdit unsuru olacağını söylerken, gelecekte de mevcut despotik ve Kürtleri inkâr eden sistemi olduğu gibi sürdürmek istediklerini ortaya koymuş olmuyorlar mı?
Belliki bu tür gevelemelere düşünce ve söz diyemeyiz. Bu tür faşist zihniyetlerin, adı özgürlükle anılan basın organlarında yer bulması üzüntü vericidir. Dolayısıyla bu süreçte dikkatli olması gereken kurumların başında medya gelmektedir. Baştan sona hile ve yalan kokan, şoven milliyetçiliği ve faşizmi içeren, başkalarını küçük görmeyi ve hakareti ifade eden sözlere böyle bir süreçte özgür medya yer vermemelidir.
Elbette bir de MHP ve CHP’nin gösterdiği tutum var. MHP’ninki faşist karakterine uygun olandır. Bir yandan AKP’yi biraz korkak görmüş. Tehdit edersem geri adım attırırım diyor. Bu temelde sabah akşam AKP’yi tehdit ediyor. Diğer yandansa, Mussolini misali çok korktuğu için çok bağırıyor. Bağırtıyla korkusunu yenmeye çalışıyor. Herhalde kendisine “Şimdiye kadar neredeydin?” sorusunu soracak kimsenin olmayacağını düşünüyor. Oysa otuz yıldır yaşanan bu savaşa en çok katılan MHP’dir. Kürdistan ve Türkiye’nin her tarafında gerilla gruplarının gezmesi, herkesten çok da MHP’nin yenilgisi anlamına gelmektedir. Derler ya, yenilen pehlivan güreşe doymaz! MHP’ninki tam da buna benziyor. Dahası, kendisini yenen pehlivan için, “Bunu üzerimden kaldırın, yoksa ben kalkarsam onu kötü yaparım” diyen güreşçiyi andırıyor.
CHP’ye gelince, Kılıçdaroğlu yönetimindeki bu partiye değil sosyal demokrat demek, liberal demek bile mümkün değil. Ona da MHP gibi faşist nitelemesi daha iyi yakışıyor. Bu zatı muhteremlere göre, böyle geri çekilme olmazmış, PKK silahı bırakıp teslim olmalıymış! Aynı şeyi MHP de söylemiyor mu? Bugünkü CHP’nin Palu-Genç-Hani, Ağrı ve Dersim katliamlarını yapan CHP’den ne farkı var? Kürdü inkâr eden ve yok etmeye çalışan zihniyet ve politika bu CHP’nin icadı değil mi?
O halde bu CHP ve MHP’den bir şey beklenemez. Onların da bu sürece katılmaları teorik açıdan iyidir, ancak pratikte gerçekleşme koşulları çok zayıftır. Onların aşılmaları, tarihin çöp sepetine atılmaları belki de en iyisidir. Fakat burada müzmin muhalif olarak süreç karşıtlıklarına verilecek en iyi cevap, “Gücünüz yetiyorsa PKK’yi siz silahsızlandırın!” olacaktır. Öyle ya, onlarca yıldır başaramadıklarını bugün iktidardan istemeleri, bunu da muhalefet yapma adına dayatmaları bir değer ifade eder mi?
Demekki aklı başında ve demokrat hiç kimse CHP ve MHP gibi olamaz. Yine gözünü demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümüne dikmek yerine, sınır dışına çıkmış PKK’lilerin ne olacağına dikenler gibi de olamaz. PKK tarihi kararı vermiş ve gerillanın sınır dışına çekilme sürecini ilân etmiştir. Artık silahın sustuğu, fikirlerin ve siyasetin konuştuğu süreç başlamıştır. O halde, böyle bir süreç için çağrı yapan ve bu durumda aktifleşeceğini söyleyen herkes harekete geçmelidir. Şimdi görev ve sorumluluk onların omuzlarındadır. Hiçbir gerekçe bu görev ve sorumluluğun başarısını örtemez.
Görülüyor ki, başta kadınlar ve gençler olmak üzere tüm emekçiler, azınlıklar, kesimler, bütün ezilenler ve demokrasi isteyenler tarihi bir görev ve fırsatla yüz yüzedir. PKK önlerini açmış ve kırk yıldır yarattığı birikimi hizmetlerine sunmuştur. 2013 yılı 1 Mayıs’ı öncesi ilân edilen bu durum, en büyük 1 Mayıs hediyesidir. O halde bunun hakkı 1 Mayıs Meydanlarında verilmelidir. 1 Mayıs kutlamaları Amed Newroz’unun Türkiye’ye taşırılması ve ilân edilen sürecin sahiplenilmesi olmalıdır. Ardından demokrasi konferansları ve serhildanlarla bu demokratik kurtuluş hamlesi zirveye taşınmalıdır.
PKK’nin tarihi adımı tüm Türkiye’nin demokratik devrim adımıdır. 2013 yılı bu devrimci adımın zaferine tanıklık edecektir!..
Selahattin ERDEM
Yeni Özgürpolitika
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 29 Nisan günü Amed'in Farqin ilçesine bağlı Şehit Baran alanı, Derika bikuri, Heci Çerkes, Başutê ve çevresinde işgalci TC ordusuna ait insansız hava aracı ve kobra tipi helikopterler desteği ile zırhlı araçlarla bir operasyon başlatıyor.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 27 Nisan'dan itibaren Hakkari’nin Şemdinli ilçesine bağlı Helena ve Şıkestun köylerine çevresine işgalci TC ordusu tarafından bir operasyon başlatılmıştır.
- Ayrıntılar