Savaş Baron’u kavramı genelde savaşın rantı üzerinde yaşamını idame ettiren kişiye ya da sayıları çok ise kişiler için sarf edilmektedir.
Savaş Baron’u gibi bir kelimeyi Mao Zedong savaş üzerinde rant elde ederek yaşayanlar için “Savaş Ağaları” diye kullanıyor.
Önderliğimiz ise savaşın sürgit devam etmesinde yarar sağlayanlara “Savaş Klikleri” tabirini kullanıyor.
Her halükarda Savaş Baron’u ya da Baronlarını savaşın sürmesinde, sürdürülmesinde fayda gören, bu savaşın sürdürülmesinde rant elde eden, savaşın ortaya çıkardıklarında yararlanarak palazlanan, zenginleşenleri ya da sınıf atlayanları ifade ettiğini söylemek yanlış olmayacaktır.
Fransızlar Baron kelimesini: “vikont ile şövalye arasında soyluluk unvanı” diye tarif ediyorlar. Vikont’u ise: “baron ile kont arasında bir soyluluk” olarak ele alıyorlar. Özcesi baron, kont, vikont hatta şövalye gibi soyluluk unvanlarının çoğunun halkın sırtında geçinen sınıflar ya da kesimler olduğunu açıkça dile getirmiş oluyorlar.
Şimdi konumuza gelecek olursak: Savaş Baronları ya da Savaş Klikleri kavramını bizler Kürdistan’da var olan düzenin sürdürülmesinde fayda gören, bundan yararlananlar için kullanıyoruz. Yani savaşın sürdürülmesinde yana olanları, savaşın bitmesini istemeyenleri dile getirmiş oluyoruz. Yine bu savaşla birlikte cepleri dolan, rant elde eden, zenginleşenleri dile getiriyoruz.
Bunun içindir ki Kürdistan’da 30 yıla aşkın bir süredir sürdürülen direniş ve savunma mücadelesinin bitmesini istemeyen, bu bağlamda Kürt halkının doğuşta gelen haklarını hiçe sayan, yok sayan, görmezden gelerek direniş mücadelesinin geldiğini görmeyen, yine özgürlük mücadelesinin ortaya çıkardığı değerler ışığında sorunu demokratik yollarla çözüm arama girişimlerini sabote eden, dikkate almayanlar için bizler savaşı sürdürmek isteyen klikler olarak ele aldık. Ve yer yerde savaşı sürdürmek isteyen baronlar olarak değerlendirdik. Ancak baron kelimesini biz çok kullanmış değiliz. Yine de Savaş Klikleri kavramının savaş baronlarına uzak düşmediğini söylememiz gerekiyor.
Biz Kürdistan özgürlük savaşçıları olarak ülkemizin dağlarında yıllardır ölümüne bir direniş içerisindeyiz. Ve biz bu ölümüne direnişi sürdürürken bir gün ülkemizin topraklarına düşeceğimizin de hesabını yaparak çıkmışız dağların doruklarına. Ve bu uğurda binlerce yoldaşımızın şahadeti bunu gösteren açık kanıttır. Özgürlük hareketinin kurucularından savaşçısına kadar onlarca yoldaşımız şehit düşmüştür. Onlarca merkez üyemiz bu uğurda can vermiştir.
Şehit düşen yoldaşlarımız halka bağlı olmanın gereklerini kendi canlarını bu halka katık yaparak gösterdiler. Şehit yoldaşlarımızın takipçileri olan onların yol arkadaşları ise dünyada eşine rastlanılmamış zorlukları yaşayarak dağlarda direnişlerini sürdürmeye devam etmektedirler. Bu direnişin içerisinde özgürlük hareketinin ileri kadroları da yerini almaktadırlar. Dünyanın inanılmaz tekniğine karşı bir direniş söz konusudur. Dünyanın birçok emperyal gücüne karşı müthiş bir direniş söz konusudur. Özcesi dünyanın en zorlu özgürlük savaşı içerisinde en ileri kadrolarıyla birlikte tüm özgürlük savaşçıları direnişlerini sürdürmektedirler.
Durum buyken, faşizmin yeni bir tipi ve versiyonu olarak ortaya çıkan, Goebelslere taş çıkartan R.T.Erdoğan ona yöneltilen, ona söylenmiş olan her sözü alıp özgürlük hareketine karşı kullanma ahlaksızlığını yaşamaktadır. Alçalmışlığın diplerinde bir yerde onun kişilik özeliklerini yansıtan onca haklı eleştiriyi o ve onun polisçik basını hep bir ağızdan özgürlük hareketine ve onun ileri kadrolarına yöneltmektedir.
Sözü uzatmadan Şimdi sormak isteriz:
Savaş Baronları kimlerdir?
Dağlarda en zorlu şartlarda yaşayarak şahadeti her gün karşılamaya hazır ve dünyanın nimetlerinde bir gıdım bile gözü olmayan özgürlük savaşçıları mı yoksa kendi villalarında yaşayarak halkın evlatlarını ön cepheye sürenler midir savaş baronları?
Dağlarda bırakalım savaşın zorluklarını doğanın en zorlu şartlarına inadına direnerek yaşayan özgürlük savaşçıları mı yoksa evlatlarını emperyal merkezlerde okutanlar mıdır savaş baronları?
Bir kuruşları olmayan, bırakalım bir kuruşlarını olmasına, paraya bulaşmayan özgürlük savaşçıları ve ileri kadroları mı yoksa Türkiye’nin tüm mal varlıklarını pazarlayarak bankalara paralar yatıranlar mı bu savaş baronlardır?
Tam 19 yıldır her gün, her yıl adeta yeniden yeniden ateşkesi sağlamak için didinen özgürlük savaşçıları ve ileri kadroları mı yoksa ısrarla “tek devlet, tek bayrak, tek dil, tek din ve tek tek” diyerek ısrarla savaşın durmasını istemeyenler mi savaş baronlarıdır?
Ne zaman nerede vurulacakları belli olmayanlar mı, bu dünyada göç ederlerken beş metre beze sarılmadan gidenler mi savaş baronu yoksa savaşı sürdürerek, barışa yol vermeyerek, Türkiye’nin en lüks merkezlerinde kendilerine bina inşa edenleri mi savaş baronlarıdır?
Özcesi yeniden soralım: farklı yaşayanlar kimlerdir? Sınıf atlayanlar kimlerdir? Cepleri paralarla dolarla dolanlar kimlerdir? Kimler zenginleşmiştir? Kimin bankalarda hazineleri vardır? Kimler saldırganlığı geliştirerek, askeri teknolojikler satın alarak savaşı yürütmenin taraftarıdır?
Evet, yeniden soralım, savaş baronları kimlerdir?
Siz mi yoksa hiçbir karşılık beklemeden özgürlük dağlarında gelecek aydın ve güzel günler için canlarını ortaya koyanlar mıdır?
Kasım Engin
- Ayrıntılar
Ruh sağlığı düzgün olmayan, ruhsal olarak gelişmemiş, daha doğrusu gelişimini tamamlamış olan, davranış bozukluğu çoktandır açığa çıkan N.İ.Şahin’e ilişkin geçmişte bir Türkiyeli yazar haklı olarak "Marangoz hatası mı yoksa marangozun yeni tarzı mı" diye yazmıştı. Kimi yazar ise “odun” demişti. Kimisi ise psikopat tabirini kullanmıştı.
N.İ.Şahin için yukarıda dile gelen tanımlamalar elbette boşuna yapılmamıştı.
Büşra Esranlı'nın tutuklanmasını eleştiren aydınlara:“Otuz bin prof. var, bini tutuklansa haydi neyse ama bir kişi için koparılan kıyamet de ne.”
BDP’lilerin tutuklu sayılarına ilişkin:“Gerekirse BDP’nin açıkladığı sayıyı da tamamlarız.”
Van depremzedeleri için:“Saray gibi çadırlar, keşke biz de buraya gelsek.”
Kürt sorunu tartışmalarına ilişkin: “Kürt sorunu, Kürt sorunu deniyor, ben o tarafları iyi bilirim, gezdim dolaştım ben göremedim ne olduğunu.”
"Lan senin de bıyığını seveyim, helal olsun"
Rastgele içeriye alınan insanlara, gazetecilere, yazarlara: “Neyiyle veriyor, belki resim yaparak tuvale yansıtıyor. Şiir yazarak şiirine yansıtıyor, günlük makale, fıkra yazarak oralarda bir şeyler yazıp çiziyor. Hızını alamıyor terörle mücadelede görev almış askeri, polisi doğrudan çalışmasına, sanatına konu yaparak demoralize etmeye çalışıyor. Terörle mücadele edenle bir şekilde mücadele ediliyor, uğraşılıyor. Terörün arkadan dolanarak arka bahçede yürüttüğü faaliyetler ki arka bahçe İstanbul'dur, İzmir'dir, Bursa'dır, Viyana'dır, Almanya'dır, Londra'dır, her neyse, üniversitede kürsüdür, dernektir, sivil toplum kuruluşudur.”
Sözde iç işleri bakanını karşılamayan gelen köylünün sevgi belirtisini test etmek için:“seviyorsan, takla atta göreyim”
Roborski’de katledilenler için: “Yaşamını yitirenlerin, kaçakçılık yaparak geçimlerini sağladıkları gözden kaçırılmamalıdır. Yanlıştan doğru sonuç çıkmaz. Bu hayatını kaybeden vatandaşlarımız kaçakçılık yaparken hayatlarını kaybettiler. Sağ yakalansalar kaçakçılıktan yargılanacaklardı. Daha ağır bir sonuç olunca, yargılanamaz duruma gelip hayatlarını kaybedince kaçakçılık olayı gölgede kaldı.
O bölge Kandil’e doğru bölücü terör örgütü KCK’nın kontrolünde olan bir bölgedir. O insanlara kaçak malı veren PKK terör örgütüdür. Kaçakçılığın rantını elde eden KCK terör örgütüdür. Bu insanlara 50 liraya, 199 liraya o güzergahta katırlarıyla birlikte dolap beygiri gibi döndüren de onlardır.
Özür dilenecek mahiyette bir olay değildir. Özür dilenecek bir olay yoktur. Hantepe olayı vardır. Katırlar sırtında gelen silahlarla askerlerimiz şehit edilmiştir. Olayı suçluluk psikolojisiyle görmüyoruz.”
Bu yukarıda dile gelenler N. İ. Şahin ismindeki bir “marangoz hatası” sonucu tornada yanlış oluşmuş kişinin sözleridir. Elbette tümü değildir. Ve nicesini buraya sıralayarak dökümünü yapmak zor olmayacaktır.
Ancak:
“Sağ yakalansalar kaçakçılıktan yargılanacaklardı.”
“Ölen insanlar olayın figüranlarıdır.”
“Özür dilenecek bir olay yoktur” sözleri artık sadece “marangoz hatası”nda oluşmuş bir odundan ya da ağızdan çıkmış olamaz. Marangoz hatasından “lan bıyığını seveyim, takla atta göreyim” gibi sözler beklene bilir. Ancak dediğimiz gibi 34 insanı katleden bir devlet bu katledilenlere “Ölen insanlar olayın figüranlarıdır” diyorsa, yine “Sağ yakalansalar kaçakçılıktan yargılanacaklardı” diyorsa orada dediğimiz gibi sadece bir “marangoz hatası” yoktur. Ya da Türkiyeli bir yazarın deyimiyle sadece “ahlaksal gelişimini yeterince tamamlayamamış” bir kişilik de söz konusu değildir. Burada artık düpedüz yeni şekillenen, kendine has bir faşistlik söz konusudur. Ve bu faşistlik sadece ve sadece N. İ. Şahin tipine mahsus bir özelik de değildir. Bu faşistlik aynı ölçüde giderek topluca faşistleşen Akepe’nin birer karakteri olmaktadır.
Erdoğan’ın en son “her kürtaj bir Uludere’dir” sözleri topluca faşistleşen bir paramiliter partinin dışa vurumundan başka bir şey olmadığı nettir.
Eğer durum bu ise o zaman topluca toplum olarak yeniden şekillendirilmeye çalışılan faşizme karşı topyekun direnişe geçmenin de tam zamanıdır.
Hayri Engin
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
18 Mayıs günü Bitlis Merkez Çeltikli Köyü yakınlarında gerillalarımız tarafından 23 Mart günü Bitlis Şêx Cuma alanında çıkan çatışmaya katıldıkları iddiasıyla sorgulanmak üzere 6 korucu gerillalarımız tarafından tutuklanmıştı.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 28 Mayıs günü saat 14.00’da Kars’ı Sarıkamış ilçesinde bulunan 9. kolorduya bağlı askerlerin operasyona çıkması sonrası gerillalarımız ile işgalci TC ordusu arasında çıkan çatışmada en az 3 asker öldürülürken çok sayıda asker de yaralanmıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
23 Mayıs günü Muş'un Varto ilçesinde gerçekleştirilen 1 jandarma astsubayın öldüğü eylem ardından bu eylem birimimiz sağlam bir şekilde yerlerine ulaşmıştır. Artan operasyonlara karşı yapılan bu eylem ardından işgalci TC ordusu tarafından 24 Mayıs günü Muş'un Varto ilçesine bağlı Leylek, Rekasa, Tanzik köyleri çevresine yönelik olarak bir operasyon başlatmıştı.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 25 Mayıs gününden beri Ağrı’nın Doğubeyazıt ilçesinde ve Ağrı’nın Diyadin ilçesi ile Van’ın Çaldıran ilçesi arasındaki alanlarda 15’er kişiden oluşan iki ayrı kontra birlik dolaşmaktadır.
- Ayrıntılar
Halkımıza ve Kamuoyuna!
21 Mart 2012 günü Şırnak'ın Silopi ilçesine bağlı Cudi alanına yönelik olarak işgalci TC ordusu tarafından bir saldırı operasyonu düzenlediklerini, 3 gün süren yoğun çatışmalar sonucunda 9 gerillamızın şehit düştüğü bilgisini duyurmuştuk. En son birliklerine ulaşan bazı arkadaşlarımız olmuş, böylelikle bu alanda yaşanan çatışmalar sonucunda şehit düşen arkadaşlarımızın isimleri netleştirilmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 25 Mayıs günü Elazığ’ın Karakoçan ilçesinde bulunan Okçuyan karakoluna bağlı askerlere yönelik gerillalarımız tarafından bir eylem gerçekleştirilmiş, bir mevzii, içindeki iki askerle birlikte imha edilmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 23 Mayıs günü Muş'un Varto ilçesinde Jandarma Astsubaya yönelik olarak gerillalarımız tarafından son süreçte gerçekleştirilene operasyonlara misilleme olarak bir eylem gerçekleştirilmiş, gerçekleştirilen eylem sonucunda Jandarma Astsubay gerillalarımız tarafından öldürülmüştür
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
22 Mayıs günü Dersim'in Ovacık ilçesine bağlı Koxteri, Deliler, Karaoğlan ile Bilgeç alanlarına yönelik olarak işgalci TC ordusu tarafından bir operasyon başlatılmıştır. Aynı gün saat 19.30'da Koxteri alanında gerillalarımız ile düşman askeri arasında bir çatışma yaşanmıştır. Yaşanan çatışma sonucunda düşmanın ölü ve yaralılarının sayısı tarafımızdan netleştirilemezken 3 gerillamız ise kahramanca savaşarak şehit düşmüştür.
- Ayrıntılar