Kahramanlık dönemi şehitlerine bağlılık, savaşan halk kahramanlığı gerçekliğine ulaşmakla mümkündür. Partimiz'in tarihi, aynı zamanda kahramanca direniş ve bu direniş şehitlerini destansı gelişim tarihidir.
Ulusal Kurtuluş Mücadelesi'nde bunun anlamını tüm yönleriyle kavrayabilmek; bugün kitleselleşen kurtuluş savaşımızın gelişimini de daha iyi anlamak, başarıya götürecek militanca tavrın sahibi olmak, yeni toplumsal kurtuluşa yol açacak kişiliği, toplumun her düzeyde yenilenmesini mümkün kılacak tavrı bulmak demektir. Bu ahlakı gerçekleştirmektir. Şehitlik gerçeği kadar bir halkı etkileyecek, onu hayati çıkarları konusunda bilince ulaştıracak, tarihi yaşamında yer edecek, başka bir gerçek yoktur. Bunun kadar değerli bir olguyu düşünmek mümkün değildir. Bir hareket açısından onun ne kadar ciddi olup olmadığını kanıtlayan şey; bir yandan şehitleri olduğu kadar, diğer yandan da ona doğru temelde bağlılığı hayata geçirmektir, onu bütün değer yargılarının temeline oturtmaktır.
Ulusal direniş tarihimizin gelişiminde Parti öncülüğünün rolü belirleyicidir. Parti öncülüğünün oluşumunda da Parti şehitlerinin rolü esastır. Bugün, öncülüğün savaşımında başarıyla çıkmış ve halk savaşımının her yönüyle gelişme dolu bir dönemine girerken, bu gerçeklerimizin derin bilinciyle hareket etmek, geçmişin doğru değerlendirilmesi kadar, geleceğin sağlam inşasının da temel görevlerimizdendir. Sürekli muhtaç olduğumuz, hareketimizi besleyen ana kaynakları kurutmamak, bunu boşa akıtmamak, ulusal kurtuluşun beslenmesine sürekli akıtmaktır. Burada en başta gelen kaynak da şehitlik olgusudur. Belki de hiçbir hareketin tarihinde görülmediği kadar Parti tarihimizde hem uzun bir süreyi kapsaması, hem de yücelik olarak artan sayıda bir şehitler listesine sahibiz.
Çok az hareketin cesaret ettiği bir savaş türünü, öncünün somutunda yürüttük. Bunun neden böyle olduğu Kürdistan tarihinin gerçeklerinden aranmalıdır. Bu tarih eğer zifiri karanlığa gömülmüşse, direnmenin en sıradan emareleri bile köreltilmişse, böylesine bir karanlıkta yaşama kaçınılmaz bir kader olarak benimsetilmişse yapılması gereken bu uğursuz zemini parçalamak ve yaşam gözeneklerini açmaktır. Buna denk gelen mücadele, öncünün savaşımı biçiminde karşımıza çıkar. Tarihi başaşağı gidişten özgürlüğe yönelmek, toplumu çürümüş ve nefes alamaz duruma getirmiş urlarından temizlemek, ancak bu mücadeleyle mümkündür. Her halkın tarihinde değişik düzeyde benzer bir somut gerçeklik söz konusuysa, orada bazı önderler ortaya çıkar ve bazı halk kahramanları belirir. Bu kahramanlar ilerde bir halkın savaşımıyla gerçekleştirilecek olan başarı yolunu, kendi şahıslarında büyük fedakârlıklarıyla temellendirmeye çalışırlar.
Bu noktada bireyler eylemleriyle bireycilik anlamında değil de, daha çok birey olarak tarihin gerektirdiği rolü üslenme durumundadırlar. Bu noktada bireyler kaçınılmaz olarak rolünü oynamak zorundadır. Eğer bu rolü oynamazsa, daha sonraki kapsamlı harekete ulaşmaları mümkün değildir. Bu rol her zaman böylesi bireylerin ortaya çıkışını zorunlu kılar. Bu durumu, bireyin konumunu örgüt yerine koyan, halkı bireylerin kuyruğuna takan özelliklerden iyi ayırt etmek gerekir. Kendi kendine direnebilen, örgütleyebilen, yine bunu sağlam örgütlerle yürütebilen toplumlar, uluslar söz konusu olduğunda, bireycilikle eleştirilmesi gereken ve çoğunlukla da maceracılık denilebilecek çıkışlardır. Fazla anılmaz durumları da olmaz. Ama tarihin bir döneminde kahramanca çıkışlara ihtiyaç gösterildiğinde ortaya çıkan bireylerin yol açtığı sonuçlar çok büyüktür. Direnişleriyle kendilerinden sonra örgütün ve halkın oynayacağı rolü gösterirler. Bu direnişçilik örgütlerin oluşumunda, halk direnişinin gelişiminde ayrılmaz bir temeli teşkil eder. Böylesi bireylerin şahsında ulusların ve halkların ayağa kalkması mümkündür.
Her halkın tarihi bu tip kahramanlıklarla doludur. Ulusal direnişlerin, halk özgürlük hareketlerinin ön gününde, bu çıkışların hayati bir görevi gerçekleştirdiklerini belirtmek gerekir. Devrimlerin ön günlerinde bunlar yazardırlar, hatiptirler, siyasi düşünür, askeri komutandırlar. Geçmişin ağır yüklerinden kurtulma gücünü, cesaretini gösterip geleceğin fethini her yönüyle temsil eden kişiliklerdir. Bir kaç örnek verirsek; Rus devriminde Narodnikler dönemi vardır. Narodnikler bireysel kahramanlığı en çok uygulayan ve bu temelde ortaya çıkan hareketlerden birisidir. Bu hareket daha sonraki oluşumların buna Bolşevikler'de dahil olmak üzere gelişiminde vazgeçilmez bir yere sahiptir. Daha sonra bireyselliği temel mücadele biçimi olarak seçmesi eleştirilebilinir, ama halkı özgürlüğe kaldırmada, büyük fedakârlık örnekleri sunmada, daha sonraki bütün devrimci gelişmeleri belirlemede halkı temsil ederler. Köleliğin toplumu her türlü yaratıcılıktan uzak tuttuğu, derin bir sessizliğe ve çürümüşlüğe terk ettiği bir dönemde, böylesine bir ortamı kahramanca eylemlerle sarsmak, yeni güçleri ortaya çıkarmak açısından hayatidir. Bu yeni güçler ortaya çıkmadan da hiçbir hareket düzenlenemez. Daha sonraki gelişmeleri sağlıklı bir biçimde yürütemez. Halk hareketi, halk devrimi gibi büyük bir olguyu başarıya götüremez. Şüphesiz yalnız başına yeterli değildir, ama çok önemli bir sürdürenidir ve gerçekleşen de budur.
Rus pratiğinde görülenin bir benzeri, yakın dönemde Türkiye'nin de yaşadığı bir gerçekliktir. 12 Mart faşizmine karşı tam örgütlenememiş, örgütlenmeyi başaramamış, ama örgütlenme yaratma uğruna kahraman direnişlere kalkışmış şehitlere tanıktır. Mahirler, Denizler ve İbrahimler'in böyle bir direniş geleneği vardır. Az sayıdadırlar, ama kendi kişiliklerinde bir devlete sonuna kadar başkaldırmayı, başkaldırıda da sonuna kadar nasıl gidilmesi gerektiğini, en büyük fedakârlık ve cesaret örneği olarak ortaya koymuşlar, tarihte böylesine bir yere ulaşmışlardır. Ama onların mirası iyi örgütlendirilememiş, bir halk hareketine dönüştürülememiştir. Bu, daha çok onların anlarına bağlı olması gerekenlerin sorunudur. Anılarına bağlı olması gerekenlerin, onların mirasını çarçur etmemek durumunda olanların yerine getirmeleri gereken görevlerdi. Bunun başarılamaması, ne onların bireysel kahramanlar olarak değerlendirilip ucuz suçlamalara konu olmalarına imkan verir, ne de böyle bir görevin yerine getirilmesi halinde kahramanca direnişlerin büyük anlamı olacağını gösterir. Biz şöyle bir tanımlama geliştiriyoruz; bireylerin anısını örgütlemek ve halk hareketine dönüştürmek gereklidir. Eğer bu olmazsa, bu tip kahramanlıklar kaybolup gidebilir, tarihte etki bırakmayabilir.
Hareketimizin hem dünya genelinde, hem Türkiye somutunda ve hem de halkımızın derinliklerinde yatan böylesine yiğitlikleri esas aldığı bilinmektedir. Biz, bu kahramanlıklara bağlılığı devrimci örgütlenmeyi gerçekleştirmede gördük. Nitekim hareketimizin oluşumunda ilk direniş kahramanlarımızın şahadeti tamı tamamına böyledir. Haki Karer ve Halil Çavgunlar'dan başlayan bu süreç, daha sonra zincirlemesine gelişti. Bu gelişim aynı zamanda PKK'nin oluşum tarihidir. Hangi oluşum olursa olsun, böylesine değerli şehitleri olmazsa güçlü ve sağlıklı gelişemez. Altında böylesine değerli direniş kahramanlarının kanı yatan, anısı yatan bir hareket, eğer sağlıklı bir biçimde oluşursa, ileride halk hareketinde zaferde dahil her türlü özgürlük gelişimine tanık olması işten bile değildir. Yeterki kurallarına uygun olarak yürütülsün ve bunu yürütenlerin sorumluklarını sonuna kadar yerine getirmeleri söz konusu olsun. Bu olduğunda gelişmeler olur.
Hareketimizin ilk direniş şehitleri, öncünün oluşumunda hayati bir yere sahiptirler. İlk şehitlerimiz ortaya çıktığında Kürdistan'daki toplumsal zemin, bırakalım hayatını ulusal kurtuluşa veya özgürlüğe adamayı, bir karış toprağına, evcil hayvanına gösterdiği değeri bile feda edemeyecek kadar bencil, kör, çıkara gömülmüş bir toplumla karşı karşıyaydık. Hatta ulusal ve toplumsal kurtuluş duygusundan uzaklaşmış, düşürülmüş bir toplum gerçeği söz konusuydu. Bunu aşmak için yüreklerin gözeneklerini açacak, zihinleri zorlayacak bir hareket gerekiyordu. Bunu gerçekleştirecek olan da, büyük bir direnme ve bu direnmede herkesin saygı duyacağı, kimsenin inkar edemeyeceği büyük kahramanların, şahadetlerin ortaya çıkmasıydı. Doğru ideoloji, ancak uğruna böyle savaşanların varlığı halinde anlam kazanır. Doğru görüşler, eğer uğrunda böyle fedakârlıklar görmezse, halk tarafından benimsemez. Dolayısıyla daha sonra ideolojikpolitik çizgimiz biçiminde yoğunlaşan mücadelemiz, ancak bu temelde ciddiyet kazanmış ve ancak bu temelde gelişebileceğini kanıtlamıştır. Dolayısıyla öncü sıfatına layık bir gelişmeyi sağlayabilmiştir.
Bir fikir ne kadar doğru olursa olsun, eğer mensupları tarafından gerektiğinde hayatını verecek kadar bir fedakârlığı yaratmamışsa, o fikir sönmeye mahkûm olur. Bu bizde daha da can alıcı bir şekilde böyledir. PKK öncülüğünün sağlıklı gelişmesinde ilk şehitlerimizin yeri bu kadar kesindir. Öncüyü, adına layık bir biçimde oluşturmak, daha sonra onların anısına bağlılığı sağlıklı ve yerinde sürdürenlerin atılımı için de şarttır. Kendi sorumluluğumuz altında şehitlere derinden bağlılığı sürekli devam ettirdik. Onların anılarını bütün gelişmelere hakim kılarak öncüyü daha üst düzeyde bir atılıma götürdük. Biz bir yandan zindan direnişçiliğine giderken, diğer yandan yurt dışında büyük bir hazırlık içinde olduk. Direnişi sürdürmekle yetinmedik, bunu büyük bir kahramanlık dönemi olan 15 Ağustos Atılımı'na yaydık. Bugün bu atılımın üzerinden dört yıl geçti. En kalabalık şehitler listesini bu dönemde verdik. Ve bu döneme başlı başına "kahramanlık dönemi" demeyi layık gördük.
Ulusal direnişi dönülmez kılan kazanımlarıyla, tarihi baş aşağı bir gidişten bir yükselişe tırmandıran, halkın milyonlarcasını daha şimdiden ulusal savaşımın içine çekmekle kalmayan, uluslararası alanda da halkımızın şerefli bir aile olarak yerini alması için ardına kadar yolları açan bir dönemdir. Bu dönemin oluşmasında, şüphesiz en başta şehitlerimizin varlığına borçluyuz. Bu dönemde gerçekleşen şahadetler, her türlü zayıflığı ve olumsuzluğu aşarak yükseldiği ve binbir yerinden yaralanmış insanımızı güçsüzlük ortamından çıkarıp sağlam direnişçiler haline getirebildiği için kahramanlık dönemini yaratan şehitlerdir. Eğer bu şahadetler her koşul altında direnmeyi mümkün kılarak, halkı her türlü direnmenin içine çekmede bir köprü rolü oynamışlarsa, bu şahadetlerin tarihteki rolü çok daha belirleyici ve kesindir.
Bugün hiç kimse Kürdistan ulusal kurtuluşunun söz konusu olmadığını iddia edemez. Yalnız ülke ve ulus gerçekliğinin benimsenmesi açısından değil, ulusal kurtuluş gerçeğinin halkın bütün diri güçleri tarafından benimsenmesi söz konusudur. Bununla birlikte uluslararası kamuoyunun böylesine bir gerçekle ciddi olarak karşı karşıya olduğu ortaya çıkmaktadır. Şehitlerimiz, her bakımdan birçok konumu göz önüne getirerek, buna göre tavır geliştirmeye çalışmışlardır. Halkımız için bir damla kan akıtmaya niyeti olmayanların, her türlü çarpıtmayla, basit kişisel çıkarları söz konusu olduğunda kendilerini her bakımdan ortaya çıkararak düşkünlük örnekleri sergiledikleri görülmüştür. Bunu bir de ulusal kurtuluşçuluk, sosyalistlik, demokratlık adına yapmışlardır. Bu tür yaklaşımların bol olduğu bir ortamda, ulusal kurtuluşun gereklerinin nasıl yerine getirilebileceğini, nasıl direnilebileceğini, fedakârlık ve cesaretin ölçütünün ne olduğunu, bunların bir halkın direnişinde nasıl ortaya çıkarılacağını gösteren büyük şehitlerimiz ortaya çıkmıştır. Her birisi bir abide olan şehitlerimizin somutunda bunları görmek mümkündür. Bunu görmeyenlerin ne kadar sefil olduklarını tespit etmek çok kolaydır.
Bugün gerçekleşen diğer bir tarihi gelişme de şudur; eski yaşam artık aşılmıştır. Artık yeni bir yaşamın içine, ulusal direnişe bütün sınıf ve tabakalarından katılımın gerçekleştiği bir dönemin içine giriyoruz. Halkımızın yediden yetmişe, kadınerkek içine girdiği, yoğun tartışma ortamını yarattığı, tavır belirlemeyi gerçekleştirdiği bir dönemdir. En çok arzu edeceğimiz, kaybettiğimiz her şeyi kazanabileceğimiz bir dönemdir. Bu kazancın temel kaynağı da şehitlerimiz olmaktadır.
Bu anlamda 15 Ağustos Atılımı şehitleri, bir ulusun yeniden, özgür temellerde yaratılmasında temel kaynağı oluşturmaktadır. Onlar adeta bir direnişten de öteye geçerek, ulusal ve toplumsal kurtuluşun temelini oluşturuyorlar. Daha dün hayalinin bile kurulmasının mümkün olmadığı bir dönemden böylesine büyük bir geçişi sağlamak çok önemlidir. Bu, ileride daha da iyi anlaşılacak, gerekleri yerine getirilecek bir dönemdir.
Bu dönemin nasıl hazırlandığı ve her bir eylemin anlamının ne olduğu, her şehidin bu destandaki, bu kahramanca dönemdeki yerinin ne olduğu, şüphesiz şiirlerle, hikayelerle, romanlarla, resimlerle, türkülerle dile getirilecektir. Fiiliyatta gerçekleşen bu durumu, en fazla kıvanç duyacağımız, onurlu yaşamın temeli olarak göreceğimiz kesindir. Bunların işlenmesi, başta Partimiz'insanatkârları, askeri komutanları olmak üzere, tüm insanımızın görevidir. Mühim olan temelin sağlam atılmasıdır, doğuşun sağlam gerçekleşmesidir. PKK öncülüğünde doğuş nasıl sağlam gerçekleştirildiyse, halk direnişimizin kendisi de sağlam bir doğuşa tanık olmuştur. Bundan sonrası artık zamandır, zaman içinde büyümedir. Bundan sonrası teknik bir düzenlemedir, yani halk hareketimizin sağlıklı örgütlenmesi, doğru mücadele biçimleriyle gün be gün yürütülmesidir. Bunu da en kahramanca tarzda yürütüyoruz. Cesaret ve fedakârlık adeta bir yarış halinde yerine getiriliyor. Elbette böylesine ayağa kalkan bir hareketin, bir halkın kazanmaması için bir neden yoktur.
Bu temelde Partimizin somutunda dile gelen ve ulusal direniş tarihimizin en şanlı bir döneminin zaferle kazanılmasında tarihi rollerini yerine getiren şehitlerimizi anmak, halk direnişimizde, savaşan halk kahramanlığını gerçekleştirmek demektir. Bu temelde bütün Partilileri ve ayağa kalkan halkımızı, şehitlerimizi bu temelde anmaya ve kahraman savaşımlarına zafere kadar gerçekleştirerek sahip çıkmaya çağırıyoruz.
PKK GENEL SEKRETERLİĞİ
ABDULAH ÖCALAN
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 26 Mart günü saat 16:00 - 17:00 arası Hakkari'nin Şemzinan ilçesine bağlı Gerdiya alanında bulunan ve işgalci TC ordusu denetiminde olan Dêrik karakolu Siro Tepesi ve yamaçlarına yönelik obüs ve havanlarla bir bombardıman gerçekleştirmiştir.
- Ayrıntılar
Partimiz ve halkımızın kahraman önderlerinden Mahsum yoldaşı, halkımızın yüce kurtuluş bayrağını dalgalandırıp hain düşman pusularını aşarken şehit vermiş bulunuyoruz. Agit yoldaşı anmak, O’nun mücadelesini anlatmak, gerçekte kurtuluş mücadelemizin önde gelen kahramanlarından birini anmak ve bu destanı anlatmaktır. Aciz ve çürümüş Türk sömürgecileri, O’nu, "PKK'nin celladı, askeri sorumlusu, HRK Sekreteri "gibi sıfatlarla tanıtıp, akıllarınca bir yandan PKK'ye çok büyük darbe vurduklarını anlatmaya, öte yandan da O’nu gözden düşürmeye çalıştılar. Ama düşman çok iyi bilmektedir ki, O, partimizin ve halkımızın keskin bir özgürlük kılıcıdır.
Mahsum yoldaş, yüzyıllardan beridir halkımızın bağrına, bilincine ve yüreğine saplanmış hain bıçağın çıkartılıp, düşmanın beynine ve yüreğine saplanmasının gereğine inanmış, bunu sonsuz bir çabayla kişiliğinde somutlaştırmış ve halkın ancak bu silahla kurtuluşa götürülebileceğinin zorunluluğunu görmüş olanların başında gelmekteydi.
Kahramanlık sıfatını en çok hak eden ve halkımızın çağdaş kılıcı olduğunu belirttiğimiz yiğit önderimizi, Agitimizi, fiziki olarak yitirdiğimiz doğrudur ama bir halkın ve yine O’nun mazlum sınıflarının soylu geçmiş ve geleceğini kişiliğinde birleştirmiş olanların ölümünden ya da yitirilmesinden bahsedilebilir mi? Agit yoldaş, halkımızın Parti, cephe ve orduda mutlaka somutlaşacak olan kurtuluş sürecindeki özelliklerini, kavuşulması gereken bilinç özellikleri partiye ve halka, ulaşılması gereken ölçüler olarak sunabilecek kadar yüksek bir kişiliğe ulaşmıştır. Halkımızın ufkuna bir kader gibi giren kölelik yaşamını kendi kişiliğinde parçalamış; devrimci atılımlar içinde yarattığı güçlü, özgür ve çekici kişiliğini, milyonları bağımsızlık, özgürlük ve sosyalizme çağrıya dönüştürmüştür. O, bununla yetinmemiş, bu kişilik ve özellikleri halka mal etmenin büyük savaşını vermiş ve bunu önemli oranda başarmıştır. O, uyanmış, özgürlük bilincine ulaşmış ve parti, cephe, ordu silahıyla savaşımın içine çekilmiş Kürdistan halkının ölümsüzlük yürüyüşünün başında yer almıştır. Yoldaş olarak O, yüreğimizde ve bilincimizde sonsuz canlılığıyla taçlanmış; halkımız ve partimizin başında layık olduğu yere oturmuştur. Bu kahramanlar kahramanının anısı önünde büyük bir saygı ve sevgiyle eğiliyor; Ona olan vefa borcumuzu ancak, uğrunda büyük savaş yürüttüğü tüm halkımızı bir kurtuluş ordusu içinde örgütleme ve savaştırma görevini gerçekleştirerek yerine getirebileceğimizi biliyoruz.
Agit yoldaş! Evet, O’nu tanımak ve anlamak gerekir. Agit yoldaş şirin, Agit yoldaş cesur, Agit yoldaş fedakar insan! Bu can yoldaşı anmak ve aramak gerekir. Hele hele günümüzde, tarihin o utanılası mirasını hala boynunda ve ayağında bir zincir gibi taşıyan halkımızın o katlanılmaz yaşam tablosu gözler önündeyken, böylesi bir kişilikle tanışmak, O'nun oluşturduğu akımın içinde yer almak, O'nun yoldaşı olmak ve büyüklüğüne erişmek, nefes alıp vermek gibi bir zorunluluktur.
Düşman, O'nu katletmekle Mahsum yoldaştan kurtulduğunu sanıp buna sevinebilir ama gerçeğin bu olduğuna kim inanabilir? Agit yoldaşın tüm benliğini kattığı ve bir cisim olmaktan çıkıp içinde eridiği ulusal direniş gerçekliğimiz karşısında, düşman, nasıl rahat olabilir? Türk sömürgeci güruhu çok iyi bilmektedir ki, basın-yayın organlarında yaptığı ucuz basan edebiyatı ona biraz nefes sağlasa da, gerçekte, onun ölümcül korkusunu belgelemekten başka bir işe yaramamaktadır. O, Agit yoldaşı katletmekle bir zafer elde ettiğine kimi nasıl inandıracak? Özel birliklerden oluşmuş ve çevreyi hain pusularla donatmış elli bin kişilik bir gücün, bir kişiyi katletmesi, ya da bir grup devrimciyi imha etmesi, nasıl bir zafer sayılabilir? Bu sömürgeci ordu yöneticilerine ve devlet yetkililerine hangi başarı ve şerefi sağlayabilir? Onlar bununla nasıl övünebilirler? Eğer ilerici insanlık tarihinin tanıklığına başvurulursa, elli bin kişinin bir kişiyi katletmesinin, gerçekte o bir kişinin elli bin kişiyi teslim alması ya da imha etmesi anlamına geldiğini herkes teslim edecektir. Agit yoldaşın katledilişi ve ardından geliştirilen zafer çığlıkları, düşmanın yenilgisinin en anlamlı bir biçimde dışa vurumudur. Bu, onlar adına ancak utanılacak bir durumun itirafı sayılabilir. Ne köle sahipleri ve feodallerin, ne de burjuva orduların, böylesine müthiş bir güç dengesizliği ortamında savaşa girdikleri ve böyle ucuz zaferler ilan ettikleri görülmüştür. Türk burjuvazisinin bu olayda içine düştüğü alçaklığı, bütün bu sınıflar hiçbir zaman yaşamamıştır.
Mahsum yoldaş, başından sonuna kadar, şehitler zincirinin beyni ve yüreği olmasını bilmiş, yine tüm halkın yüreğini ve beynini bir kişiye sığdıracak güce ulaşmış büyük bir insandır. Bir kişi, eğer onun niteliklerine ulaşabilmişse, yücelik ve yiğitlik sıfatlarına layık olabilir. Böylesi bir gerçekliği yaratmış biri için ölümden bahsetmek ne kelime? Yaşamın en soylusu içinde erimiş, onun ta kendisi olmuş biri ölebilir mi? Eğer yaşam sayısız niceliğin kısa bir zaman aralığında bir araya gelmesi ise, bunun belli bir süre sonraki adı da ölümdür denebilir. Ama eğer yaşam, evrenin sonsuz bir kavranışı ve insan soyunun gelişim halkalarının sonsuzluğu olarak ele alınacaksa, yaşamın bu soylu kavranışını kişiliğinde abideleştirmiş birinin ölümünden söz edilemez. Böyle bir kişiliğe ve öndere sahip olan halkımız da, onun şahsında gerçekte şanlı bir dirilişe ve ölümsüzlüğe ulaşmıştır.
Halkımız ve partimiz için anlamı bu olan Mahsum yoldaş, ulusal direnişte partileşmeyi sağlayanların da en başında yer alıyordu, inanç, inancın örgüt ve eyleme dönüşmesi O'nda en soylu bir merhaleye varmıştır. Sanki yarının özgür halk yaşamımızda sevilecek ve sayılacak ne varsa hepsi O'nun kişiliğinde somutlaşmış, dile gelmiştir. O, bugünün her türlü inkarcılık ve imkansızlıklar ortamında bile, "böyle bir evladı olan bir halk ve böyle bir kahramanı yaratan bir hareket yaşamalı; ilerici insanlık O'na kendi arasında mutlaka yer vermeli" dedirtecek bir soyluluğu ve çekiciliği temsil etmekteydi.
Bin yılların barbar bir egemenliğine karşı, yedi yıl gibi bir süre bilincini hiç karartmadan, yüreğini hiç susturmadan, silahını hiç elden düşürmeden ve yalçın dağlardan inmeden savaşı sürdürmek az görülen olaylardan biridir. Bütün bunları yaparken, bir an bile yılgınlığa kapılmak bir yana, her geçen gün özgürleşen halk ve gelişen öncüye layık bir büyümeyi yaratmak yine az görülen bir şeydir.
TC'nin O'nu, "PKK'nin celladı" olarak lanse etmesi, Kürdistan halkının O'nun şahsında nasıl keskin bir kılıca sahip olduğunu kendi dili ile itiraf etmesinden başka bir şey değildir, insan yaşamında fiziksel imha her zaman mümkündür. Ama eğer bir insan halkın iradesi ile bütünleşmiş ve bu iradeyi her koşul altında hakim kılacak bir" güce ulaşmışsa, onu imha etmek asla mümkün olamaz. Gerçek şu ki, Hz. Ali'nin elindeki Zülfikar neyse, Mahsum yoldaş da halkımızın elinde odur. Bu kılıç bir kez edinilmiştir. Düşman O'nu yere düşürmekle, büyük bir zafer kazandığını zannedebilir ama her zaman olduğu gibi, nasıl bir yanılgı içinde olduğunu çok geçmeden anlayacaktır. Silahımız elimizdedir, hem de bütün parlaklığı, keskinliği ve çekiciliğiyle! Dün olduğu gibi, bugün de bu silahla savaşıyor ve düşmana amansız darbeler vuruyoruz ama bu kılıç, kahredici darbelerini asıl bundan sonra vuracaktır.
Partimizin ve halkımızın bu eşsiz evladı, aynı zamanda, yurtseverlikle enternasyonalizmi, bilinçle iradeyi, teoriyle pratiği, saygıyla sevgiyi, olgunlukla ataklığı, alçakgönüllülükle yüceliği tepeden tırnağa birleştirebilen bir önderdi. Böyle bir değeri yaratabilmek, PKK ve Kürdistan halkı açısından bir zaferdir. PKK ve halkımız onunla gurur duyuyor. Biz O'nun anlamını, "birinci yıl şunu, yedinci yıl da şunu yaptı" diyerek niceliklere sığdırma gibi bir duruma düşmeyeceğiz. O'nun Kürdistan ulusal kurtuluş hareketinin önderlerinden olarak yaşadığı yedi yıl, parti ve halk direniş tarihimizde yedi yüzyıla hükmedecek bir yaşamdır. O'nun büyük acılar ve çabalarla, engin fedakarlık ve cesaretle yücelttiği kişiliğini partisine yoldaşlığın, sadakatin en büyük örneği olarak sunması gibi, eğer yoldaşları da bunun anlamını ve değerini yeterince kavrayıp, onu başka bir tanıma uğratmamak ve hiçbir gerekçe ile geriye dönüşü kabul etmemek için gereken olağanüstü çabayı gösterirlerse, bu kişiliğin önümüzdeki yıllara böyle yansıyacağı kesindir. Mücadele yıllarını nasıl yaşadı, nasıl gelişmelerle dopdolu geçirdi, bunları da fazla anlatmayacağız.
O, PKK'nin zengin mücadele toprağında en erkenden boy veren, en sağlıklı ve en verimli yetişen fidanlarından biriydi. 1979'da mücadeleye böyle başladı. 1980'de bu fidan toprağa daha derinden kök salarak, düşman üzerine ataklar yapmaya başladı. Bu yıllarda Batman'da ve ona komşu alanlarda halkımızın direniş tarihini durdu maya çalışan feodallere karşı mücadelede artık en önde yer alıyordu. MHP'li faşist milislere olduğu kadar, daha o yıllarda jandarma-polis zulmüne karşı da doğrudan saldırılara yönelmekte tereddüt etmedi. Bunu yerel alandan çıkararak, ulusal bir atılıma dönüştürmek için bitmek bilmeyen bir çabayla didindi. Yurt dışına çıkış hareketini de yine insan emeğinin en soylusunu sergileyerek, en ufak bir rahatsızlığa düşmeden, yine en ufak bir inançsızlık belirtisi göstermeden ve ülkeye güçlü bir yeniden dönüşün umudu ile dopdolu yaşayarak gerçekleştirdi. "Mabede dönüş" hareketinin de en önündeydi. O, bunu gerçek bir kahramanlık ruhu ve havarilere özgü bir adanmışlıkla yaptı. Böylesi bir dönemde ülkeye yeniden dönüş hareketine, bu kadar büyük bir beyin ve yürek gücü ile karşılık vermeye başka ne ad verilebilir? Mahsum yoldaşın da başında yer aldığı yeniden dönüş ve devrimci direnişi yükseltme atılımı başarı ile gerçekleştirildi ama çok sıkıntılı ve acılı bir süreç sonucunda; türlü olanaksızlıklar, ihanetler ve saldırılar göğüslenerek. Evet O, çok az kişinin cesaret ettiği, bilinen ilk görkemli yürüyüşü bir grup yoldaşı ile birlikte başarıyla tamamladı.
Artık, ülkenin ve halkın nabzı ele geçirilmişti. Ama sınır tanımayan düşman baskıları, ihanetler ve dostluk adına süregelen vicdansızlıkların bu nabzı iyice zayıflattığı görülüyordu. O, bu halkı diriltecek hayat suyunun ne olduğunu ve bunun hangi kaynaktan alınması gerektiğini çok iyi tanımlamış bir hareketin elemanıydı ve bunu artık iyi biliyordu.
Partimiz, Kürdistan'ın semalarında bir şimşek gibi çakan 15 Ağustos 1984 Atılımı'nı gerçekleştirdiğinde O, yine en öndeydi. Yürütülen çabaların halk ordusunun nüvesi olan HRK biçiminde somutlaşması ve kalıcılaştırılmasında belirleyici roller oynadı. Bu atılım ile birlikte başlayan yeni kahramanlık dönemine ve bizzat HRK’nin kendisine devrimci rol ve pratiği ile adeta damgasını vurdu. O, yaşayanları ve şehitleri ile bu dönem kahramanlarının tartışmasız temsilcisi ve şehitleri ile bu dönem kahramanların tartışmasız temsilci ve rehberiydi. Kürdistan tarihinin bu kadar kısa sürede yenilenmesinin, düşünsel gücün gelişimine bağlı olma gerçeğini derinliğine kavramış ve bu alanda da hayranlık yaratacak bir derinleşmeyi kendi kişiliğinde yaratmaya başarmıştı. Herhangi bir biçimde düşünme ve yazma değil, mücadelemizin en temel ve karmaşık sorunlarını çözüme ulaştırmak için düşünme ve yazma konusunda büyük derinlik ve emekle gerçekleştirilebilecek bir yaklaşım sergilemekteydi. O, ülkemizde bağımsız ve özgür yaşamın vazgeçilmez ve dönülemez tek yaşam olduğunu bir kanun düzeyinde uygulayan, provokasyon ve ihanetlere karşı en amansız tutumu takınan bir değerdi. Birçok güç tarafından tarihimizin adeta olumlu bir özelliği gibi kabullenilen mültecileşmeye karşı, ne pahasına olursa olsun ülke topraklarına kök salmanın en kararlı savunucusu ve uygulayıcısıydı. Kürdistan tarihindeki birçok örnekte yaşanan, önderlerin belli direnmelerden sonra mültecileşmeleri olgusunu acı ve öfkeyle karşılamakta; bu duruma düşülmemesi için, hiçbir koşul altında ülke topraklarından kopulmaması gerektiği inancının bayraktarlığını yapmaktaydı. O,' aynı zamanda partimizin bir mücadele ilkesi olan bu inancını en tutarlı biçimde hayata geçirenlerin başında gelmekteydi. Defalarca yurt dışına çıkmasına rağmen O, bu zemindeki yaşamın bir devrimci için tatminsizliğini derinden duymuş, özgürlük mücadelesini ülke topraklarında yükseltmeye olan büyük özlemini Kürdistan'ın doruklarında yoğunlaştırdığı mücadelesi ile gidermiş, bu konuda çok soylu bir örnek sergilemiştir. Böylece O, yurtseverliğin ve devrimciliğin Kürdistan'daki ölçütlerinin neler olduğunu, direnişin gelmiş olduğu seviyeden geriye dönülmesi ya da düşünmesinin ihanet olduğunu, bunu yapanlara yaşam hakkı tanınamayacağını kendi pratiğiyle çok somut bir biçimde ortaya koymaktaydı. '
O, Parti Önderliği'ne yardımcılığı lafla değil, gerçekten yük omuzlayarak yerine getirmiş; görevinin adamı olduğunu kanıtlamıştır. Partiye hep güç veren, onu sürekli rahatlatan kişiliği ile PKK'de şekillendirilmek istenilen militan tipin bir simgesi olmuştur. Tüm militanların ulaşmaları gereken ölçüleri O, yaşama dönüştürmeyi başarabilmiştir.
Mahsum yoldaş, parti ahlakını temsil etmede, Önderlik ve militanlık iddiasındaki her arkadaşın örnek alacağı bir mücadele yaşamı sergilemiştir. Yoldaşlarına karşı daima saygılı ve geliştirici olmuş, temel konulardaki uzlaşmazlık ve kararlılığı yanında, hata ve yetmezliklerle mücadelede olumsuzluğa malzeme sunmayan, sekterlikten uzak, son derece olgun ve yapıcı, örnek bir tutum sergilemiştir. En zor koşullarda bile parti yaşamını zengin ve coşkulu kılmış, gelişmede sınır tanımayan kişiliği her türlü bunalım teorisinin ve bunu temsil eden yapıların kofluğunu ortaya koymuştur. Bu kişilik, kararlılık, yetenek ve özgür unsurunun bizde sonsuz bir gelişme gösterebileceğini ispatlamıştır.
Parti çizgisinin doğru ve yetkin uygulanması her türlü başarının anasıdır. Mahsum yoldaşın askeri alandaki başarıları bunun en dolaysız kanıtıdır. Mücadelenin her alanına olduğu gibi, O'nun bu alana el atışı da, derin bir kavrayış ve soylu bir emek temelinde olmuştur. Mücadelemizin askeri alanına ilişkin teorik, örgütsel ve eylemsel çabaları, 15 Ağustos Atılımı ve en son olarak da 1986 Bahar Taarruzu'nda doruğuna ulaştı. Askeri çizgiyi ve askeri sanatı derin bir biçimde özümseyip uyguladı ve yine aynı özle uygulattı.
Şüphe yok ki, böylesi bir yaşam, PKK'nin bir doruğu, temel bir ölçütü olarak görülmek ve bir emir olarak uygulanmak zorundadır. Eğer PKK'de derinleşmek isteniliyorsa, O'nun bu özellikleri gereği gibi özümsenmeli ve uygulanmalıdır.
Böylesi bir kahramana sahip olmak başlı başına bir değerdir, ileride bu konuda çok daha fazla şeyler söylenecek, diğer direniş şehitlerimiz gibi bu şehidimizin anlamı da yerli yerine konulacaktır ama ana hatları ile dahi belirtildiğinde görülmektedir ki, Mahsum yoldaş, partinin teorik ve pratik gelişiminde sadece bir kilometre taşı değil, birkaç kilometre taşı olabilen, bu gücü gösterebilen bir yoldaştır. Parti ve ulusal direniş tarihini her atılımda önemli bir evreye ulaştıran, bunu yaparken de cesaret, fedakarlık, alçakgönüllülük, olgunluk, gençlik, esneklik, kararlılık vb. gibi parti yaşamımızın tüm özelliklerini kişiliğinde temsil eden bir değerdi. PKK ile yürümek ve onunla büyümek isteyen herkes ve özellikle de O'nu tanıyanlar, bu kişiliği mutlaka çok iyi kavramalı, O'nu kendilerinde duymalı ve tüm hücrelerine kadar sindirmelidirler.
***
* Rêber APO’nun 1986 yılının Mayıs ayında Agit yoldaşın şahadeti üzerine yapmış olduğu konuşmadan derlenmiştir…
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
25 Mart günü saat 20:00'da Şengal merkeze bağlı Suka Jêr Mahallesinde gerilla güçlerimiz tarafından bir suikast eylemi gerçekleştirilmiş ve 1 çete yaralanmıştır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
Türk ordusu, ateşkes pozisyonunda bulanan gerilla güçlerimize yönelik askeri hareketliliğini arttırmaktadır. Bu bağlamda;
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 23 Mart günü saat 12.00 ile 15.00 arası Berbiroj mahallesi çevresinden Daiş çeteleri tarafından bir saldırı geliştirilmek istenmiştir.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
Kurdistan özgürlük mücadelemiz, bugün ulusal birliği ve bütünlüğü büyük bir sorumluluk ve görev bilinciyle karşılamaktadır.
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
Şengal’de sürdürülen direniş kapsamında güçlerimizin eylemsellikleri de devam etmektedir. Bu çerçevede;
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
Şengal ve Kerkük'te süren direniş kapsamında gerilla güçlerimizce geliştirilen eylemler şöyledir;
- Ayrıntılar
Basına ve Kamuoyuna!
1. 16 Mart günü saat 21:30’da Şengal merkeze bağlı Suka Jer mahallesinde gerilla güçlerimiz bir suikast eylemi gerçekleştirmiş ve 1 Daiş çetesi öldürülmüştür.
- Ayrıntılar